Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


“Yarına Ne Kadar Hazırız? Türkiye’nin Geleceği için Riskler ve Fırsatlar” ANSİAD Akdeniz Toplantıları Akşam Yemeği Konuşması, 11.12.2018





ANSİAD’ın Değerli Üyeleri, Sevgili Konuklar, Saygıdeğer Basın Mensupları,

Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. ANSİAD’ın ev sahipliğinde, bu akşam Antalya’da sizinle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum.

Geçen sene tam da bu tarihlerde yine bu güzel şehirde siz sevgili dostlarla bir araya gelmiştik. Önce Girişimcilik Günleri’nde gençlerimiz ile buluşmuş ve ardından iş dünyasının siz saygıdeğer temsilcileri ile “Türkiye Hayalimiz”i konuşma fırsatını yakalamıştık.

Bugün, sizlerle birlikte geçen sene kurduğumuz hayalleri değerlendirelim istiyorum. Türkiye olarak yarına ne kadar hazırız? Biz ülkemiz için hayal ve vizyonlar ortaya koyarken, hayat nasıl akıyor? Geleceğimiz için risk ve fırsatlarımız neler?

Sadece 10 yıl kadar kısa bir zamanda, hem maddi hem beşeri kaynakları çok sınırlı olan genç Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük bir kalkınma ve gelişim hikâyesi ile dünyada saygınlık kazanan bir ülke haline getiren Atatürk’ün çizdiği yolda neler yaptık? Neyi başardık, nerede eksik kaldık?  Kısaca, bu akşam kendimize şu soruyu soralım: Yolun neresindeyiz?

Biz inanıyoruz ki Türkiye için varılacak menziller, ulaşılacak hedefler ve yakalanacak yeni başarılar var. Şunu en baştan söylemek isterim ki “Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, hangi yoldan gittiğinizin önemi yoktur.” Gidilmesi gereken yol çok net olarak; demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve sosyal ilerleme yoludur.

Değerli Konuklar,

“Ağacı seyreden, ormanı göremez.” Türkiye’nin meselelerini daha iyi anlamak için önce dünyada neler oluyor birlikte bakalım.

Dünya, karışık bir dönemden geçiyor. Bir sene önce, dünya siyasi ve ekonomik düzeninin kurallarını sorgulayan ve hatta reddeden bir yaklaşımla yönetilen ve çok taraflı anlaşmalardan doğan yükümlülüklerinden muaf olmaya çalışan bir ABD’den bahsediyorduk. Maalesef hala bu yaklaşımda çok önemli bir değişiklik göremiyoruz.

 

Son G20 Zirvesi’nde geçici bir ateşkese varılsa da, ABD ile Çin arasında yakın dönemde başlayan ticaret savaşları, pek çok ülkeyi etkilemeye devam ediyor. Karşılıklı olarak alınan korumacılık önlemleri, dünyada uluslararası ticaretin daralmasına yol açıyor. Şunun altını çizmek isterim ki ticaret savaşlarının kazananı olmaz.

 

Türk-Amerikan ilişkileri açısından baktığımızda, bu yıl ciddi ölçüde gerilen ilişkilerde son dönemde önemli gelişmeler kaydedildi. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye muafiyet tanıması, olumlu bir adım. En önemli müttefiklerimizden biri olan ABD ile ilişkilerin onarılması başta ekonomik çıkarlarımız açısından önem taşıyor.  Unutmayalım ki ülkeler arası dostluk ve düşmanlıklar geçici, çıkarlar ise daimidir. Bu nedenle aradaki diğer anlaşmazlıklar da sağduyulu diplomasi ile bir an evvel çözüme kavuşturulmalıdır.

 

Değerli Konuklar,

TÜSİAD için Türkiye’nin AB üyeliği vazgeçilmez bir hedeftir. AB sürecinde olmamız ekonomi, teknoloji, diplomasi, demokrasi ve hukuk alanlarında ülkemize, 2023 hedeflerimize çok şey kazandırdı. Bizim AB üyeliğinden anladığımız;

  • Kurallara dayalı liberal demokratik bir düzen, öngörülebilir bir hukuk zemini, istikrarlı ve açık bir piyasa ekonomisi, sosyal refah ve maceracı olmayan bir dış politikadır.
  • AB üyeliği, küreselleşme sürecinde bölgesel bir cazibe merkezi olmamız için müthiş bir olanaktır. AB üyesi bir Türkiye, Avrupa Birliği için de etki alanının ve dönüştürücü gücünün dünya haritasında genişlemesi demektir.
  • Özetle, Türkiye’nin AB üyeliği, tam anlamıyla bir kazan-kazan durumudur.

 

Birkaç yıl öncesine kadar Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsında Türkiye, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin başkanlığını yürütmüştür. Bugün ülkemizin, AKPM denetim mekanizmasında tutulması, üzücü ve düşündürücüdür.

Bu duruma yol açan hiçbir antidemokratik düzenleme ve uygulama, Türkiye’nin tarihsel birikimi, toplumsal çoğulculuğu, gelişmişlik düzeyi ve olgunluğuyla uyumlu değildir. Bugün bundan daha da yanlış bir eğilim gündemde. AB müzakere sürecinin resmen sonlandırılması önerisiyle karşı karşıyayız. Bir an evvel bu hatadan dönülmelidir.

Bugün artık ekonomik ve teknolojik gelişmeler sonucunda güncelliğini kaybetmiş gümrük birliğinin tarım, hizmetler, dijital tek pazar ve kamu alımları alanlarına genişletilmesi ve karar asimetrilerinin mümkün olduğunca düzeltilmesi gündeme alınmalıdır. Türkiye, yeniden kazanmak ve kazandırmak için adımlar atmalıdır. Bu yol dönem dönem inişli çıkışlı olsa da, Mevlana’nın sözleriyle “Maksadın yüceliği, yolun sıkıntısından belli olur.”

 

Değerli Üyeler, Dış ilişkiler ve ekonomi iç içedir ve birbirinden ayrı düşünülemez. Dış politikada her etki, ekonomide eşit güçte bir tepki doğurur. Uluslararası ilişkilerde “güç” sahibi olmak, ekonomide “söz” sahibi olmayı sağlar.

 

Türkiye’nin başarısı için geçmişte test edilmiş formül bellidir. Bu; demokrasi, hukuk devleti, özgür ve yaratıcı toplum, yüksek nitelikli eğitim, teknolojik üretim ve AB ile entegrasyon sürecinin hızlanmasıdır.

 

Değerli Konuklar,

Dış ilişkilerimize baktıktan sonra şimdi yüzümüzü ekonomiye çevirebiliriz. Ekonomimizde bu yıl önemli zorluklarla karşı karşıya kaldık. Durumun bugünkü hale gelmesinde elbette küresel gelişmelerin de payı vardır. Ama önce iğneyi kendimize, sonra çuvaldızı başkalarına batırmakta fayda var. Ekonominin nabzını tuttuğumuzda görüyoruz ki,

  • Bugün nakit sıkışıklığı her sektörde hissediliyor.
  • Finansmana erişim eskisi kadar rahat ve ucuz değil.
  • Ağustos ayında başlayan kredi daralması tüm hızıyla devam ediyor.
  • Mart ayı ile kıyaslandığında faizler 11 puan, kur ise %40 yükseldi.
  • Hem şirketlerimiz, hem tüketiciler bu kur ve faiz yükü altında eziliyorlar.
  • Kobiler için sorunlar katlanarak çoğalıyor.
  • Talepte ciddi bir düşme var. Ve son 9 yıldır kesintisiz büyüyen ekonomimiz ‘maalesef’ artık küçülüyor.

Uluslararası finans kurumları gelecek yıl dünya ekonomisinin bir miktar yavaşlayacağına işaret ediyor. Bu nedenle emtia fiyatlarında geçen yılki kadar büyük artışlar beklenmiyor. Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırımlarının daha yavaş olması bekleniyor. Dolayısıyla küresel koşullar bizim gibi gelişmekte olan ülkelere sorunlarını çözebilmek için zaman kazandıracak gibi görünüyor.

 

Ekonominin düzelmesi için Ağustos’tan bu yana pek çok olumlu adım atıldı. Sıkı para politikası, mali disiplin, enflasyonla mücadele ana başlıklarımız oldu. Şimdi reel sektörün finansmana erişiminin önünün açılması gerekiyor.

 

Türkiye ekonomisi 2001 sonrası yaptığı reformlarla denetim ve düzenlemeden sorumlu kurumlarının şeffaf ve kural bazlı yönetimi ile uluslararası piyasalarda ve yatırımcı nezdinde olağanüstü bir güven kazanmıştı. Bu güven, ülkemize gelen yatırımların da temelini oluşturmuştu. Bugün ekonomide yaşadığımız sorunları ancak bu güvenin devamını sağlayarak aşabiliriz.

 

Evet hepimiz aynı gemideyiz ama şunu da biliyoruz ki “gemilerin çoğu insanlar yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil.” Gemiyi yeniden yüzdürmek için artık uzun vadeli kararlar almalıyız. Kısa vadede hızlı sonuçlar almak için, kurallardan, sağlam temellerimizden, kurumlarımızdan vazgeçmemeliyiz.

 

Değerli Konuklar,

Türkiye isterse her hedefine ulaşır. Uluslararası yatırımcılar için önemli bir gösterge olarak kabul edilen ‘Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde Türkiye’nin bir önceki yıla göre 17 basamak yükselerek en fazla iyileştirme gösteren 10 ülke arasında yer alması bunun kanıtıdır.

 

Elde ettiğimiz bu başarı, bir hedef etrafında iş dünyası ve kamu kurumları olarak bir araya geldiğimizde ve doğru önerileri siyasi iradeyle birleştirdiğimizde ne kadar hızlı ve etkin sonuçlar alabileceğimizi bizlere gösterdi.

 

Bir tarafta bu olumlu gelişmeyi yaşarken, diğer tarafta Dünya Adalet Projesi’nin Hukukun Üstünlüğü endeksinde Türkiye bu yıl 110 ülke arasında 103’üncü sırada yer aldı. Eğer ilk 10 ekonomi arasına gireceksek, hukukun üstünlüğünde de ilk 10’a girmeliyiz.

 

Hukuk devleti demek, demokratik anayasal düzen, bağımsız ve tarafsız yargı, özgür basın, yasal güvenceye bağlanmış insan hak ve özgürlükleri, kuvvetler ayrılığı ve en önemlisi laik bir toplumsal düzenin varlığı demektir. Yargı bağımsızlığı, toplumumuzun adalete olan güven duygusu için çok önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözü, ülkemizde yargının bağımsızlığı için yol gösterici olmalıdır.

 

Değerli Konuklar,

Güçlü temeller için odaklanmamız gereken bir alan da toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların erkeklerle eşit haklara, sorumluluklara ve fırsatlara sahip olması, eşit koşullarda temel kaynaklara, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimleri demektir.

 

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının zeminini, Cumhuriyet devrimleri oluşturur. Bu reformların temelinde ise kadınların kamusal alana girmeleri ve erkeklerle birlikte kalkınma sürecine katılmaları yer alır. Türkiye’nin hedefi büyük bir ekonomi olmaktır. Toplumumuzun yarısını oluşturan kadınları sürece dahil etmeden, bu hedefimize ulaşmamız mümkün değildir.

 

Atatürk’ün, kız çocuklarının iyi eğitim alması, meslek sahibi olması ve ülke kalkınmasının önemli birer neferleri olması yolunda açtığı yoldan yürüyen iyi eğitimli, üretken, güçlü kadınlar olmadan, yeni bir kalkınma öyküsü yazamayız.

 

Görüyoruz ki kadınlar yönetim kademelerinde daha fazla yer aldıkça kurumlar da ülkeler de güçleniyor. Bu konuda attıkları somut ve sağlam adımlar için başta BAKSİFED olmak üzere, TÜRKONFED ve federasyonlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Aydınlık bir gelecek hedefimize kadınları katmak, gücümüze güç katmaktır.

Değerli Konuklar,

“Taş devri taşlar tükendiği için değil, kafalar değiştiği için sona ermiştir.” Bugün de yeni bir devrin içindeyiz. Dijitalleşme, Sanayi 4.0, yapay zeka, insanların görevlerini devralan robotlar, nesnelerin interneti gibi kavramların yön verdiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu hızlı dönüşüm sürecinde hem birey hem şirket hem de ülkelerin değişime uyum sağlaması gerekiyor.

Böyle bir çağda ülkemizin bilimsel, toplumsal, ekonomik ve demokratik alanda en gelişmiş seviyeye ulaşmasının taşıyıcı gücü, nitelikli eğitimdir. İnsanımızın bu hızlı dönüşüme ayak uydurması, ancak çağın gereklerine uygun bir eğitim ile mümkündür.

Dünyada eğitim düzeyi yüksek olup da geri kalmış bir ülke gösterilemeyeceği gibi, eğitim düzeyi düşük olup da kalkınmış bir ülke de gösterilemez. Özgür düşünen, bilim-kültür-sanat alanlarda iyi yetişmiş, yaratıcı ve sosyal sorumluluk sahibi bireyler, ülkemizin en önemli milli ve uluslararası güç kaynağı olacaktır.

Hayalimiz, dijital dönüşümün eşiğinde insanı odağa alarak çağın ve geleceğin becerilerine sahip, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemine kavuşmamızdır.

Değerli Konuklar,

Geçen sene güçlü yarınlar için “Bugüne kadar yapılanlar yeterli değil” deyip “ne yapmalı?” sorusunu önümüze koyduğumuzda, şunlara ihtiyacımız olduğunu tespit etmiştik:

• Refahı arttıracak reformist ekonomi politikaları,

• Çağdaş bir eğitim anlayışı,

• Dünyayla bütünleşmemizi daha iyi sağlayacak bir dış politika,

• Evrensel kurallara bağlı işleyen bir yargı sistemi,

• Adaletin herkes için sağlandığı güçlü bir hukuk devleti,

• Herkesin kendini korkusuzca ifade edebildiği bir özgürlük ortamı,

• Kutuplaşmadan birlikte çalışan ve yaşayan insanlar,

Bugün bir sene sonra, bu alanlarda önemli bir mesafe katettiğimizi söyleyebilir miyiz? Keşke kuvvetlice evet diyebilseydik. Maalesef diyemiyoruz. Görünen o ki “Geçen zaman değil, duran bizleriz” aslında. Şurası kesin ki daha çok çalışmalıyız.

Bugün dünya da karışık bir dönemden geçiyor. Küreselleşmenin iyi yönetilememesinden kaynaklanan bazı siyasi krizler ve beraberinde de toplumlarda artan kutuplaşma yaşanıyor. Ancak, dünyada aynı zamanda çok ciddi bir dönüşüm ve ilerleme, “yarın” için ciddi bir hazırlık da beraberinde yaşanıyor.

Bilimde, teknolojide, dijitalleşmede inanılmaz hızda yaşanan bu değişim tüm dengeleri, iş yapış yöntemlerini, yaşantıları hızla değiştiriyor. Dünyada yaşanan küresel kriz dönemlerinin getirdiği tıkanıklıkları, kendi yaşadığımız tıkanıklıklar için bir mazeret olarak görmüyoruz. Biz dünyada olup bitenleri görüp “neden?” diye sormuyoruz. Türkiye için çok daha iyi bir geleceği hayal ederek “neden olmasın” diyoruz.

Ve biz inanıyoruz ki demokratik, insan haklarına saygılı, uzlaşma içinde yaşayan, teknoloji üreten, yarınlara hazır, eğitimli genç nüfusumuzla, dönüşen dünyanın fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirerek yeni başarı hikâyeleri yazabiliriz.

Sevgili Dostlar,

İçinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde yolun neresinde olduğumuza birlikte baktık. “Zor yollar kendiliğinden açılmaz; zor yolları bazı cesur insanlar açar.”

Bizim yolumuzu açan o cesur insan, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu nedenle bizim bu yolda “tamam mı, devam mı?” diye bir sorumuz hiç olmayacak. Unutmayalım ki “gideceğiniz yoldan eminseniz, engeller dinlenme noktanız olmaktan öteye gidemez.”

Hep birlikte tüm zorluklara rağmen kararlılıkla ve umutla çalışacağız. Yarınlara inancımızı koruyacağız. Emin olun Cumhuriyetimizin 100. yılına layık olduğumuz gibi girmek için tek yürek olmuş bir Türkiye'nin önünde duracak hiçbir güç yoktur!

Bu güzel gecede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Daha güçlü, daha mutlu ve daha aydınlık bir Türkiye ve dünya temennisiyle, hepinizi bir kez daha TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri