Değerli Konuklar, Sevgili Dostlar,
Sizleri şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün, iş ve teknoloji dünyasının liderleri ve değerli uzmanları ile bir arada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Konuşmama hepimizin fazlasıyla farkında olduğu iyi bir haberle başlamak istiyorum: Dünya ekonomisinde uzun zamandır ilk defa olumlu gelişmelerin de olduğu bir dönemdeyiz. Avrupa ve ABD başta olmak üzere ileri ekonomilerde büyüme, işsizlik oranlarında ise düşüş görüyoruz. Bununla birlikte, küreselleşme ve uluslararası ticaretin ise hiç olmadığı kadar sorgulandığı ve tehdit altında olduğu bir dönemden geçiyoruz. Küreselleşmenin, tüm ülkelerde refah yarattığı ve ekonomik büyümeyi desteklediği bugün net bir görüş. Ancak bu büyümeden doğan kazancın topluma eşit bir şekilde dağıtılmadığı düşüncesi, popülist politikaların etkisini arttırmasına neden oldu. Geçtiğimiz yıl ABD ve Avrupa ülkelerinde çok güçlü biçimde hissedilen popülizm rüzgârı şimdilik dinmiş gibi görünse de, geçtiğimiz Pazar günü Almanya seçimlerinde maalesef bu rüzgarın etkisini net bir şekilde görmüş olduk. Özetle, siyasi belirsizliklere ve yükselen popülizme rağmen, küresel ekonomi normalleşmeye çok daha yakın. Ülkemizde de her alanda “normalleşme”ye nasıl bir özlemimiz olduğunu bu vesileyle bir kez daha paylaşmak isterim.
Değerli Konuklar,
Dünya ekonomisi muazzam bir hızla, yeni bir sanayi devrimini ve dijital dönüşümü yaşıyor. Küresel rekabet gücünün yeni belirleyicisi olan 4.Sanayi Devrimi’ni salt ekonomik veya teknolojik boyutlarıyla değil, sosyal unsurları da merkezi konumda görecek bir dönüşüm olarak okuyoruz. 4.Sanayi Devrimi’nin mihenk taşını oluşturan dijital teknolojilerin değer zincirinin tamamında en ileri seviyede kullanılması yoluyla bu dönüşümün gerçek anlamda mümkün olacağını unutmamamız gerekiyor.
Teknolojik dönüşüm ile gelişen dijitalleşme dalgası, bireylerin hayatlarını olduğu kadar, elbette sektör ve büyüklük ayırt etmeksizin tüm iş dünyasını da dönüştürüyor. Dijital teknolojiler yoluyla üretim süreleri kısalırken, üretim miktarı, kalitesi ve verimlilik ise artıyor. Sağlıktan finansa, enerjiden gıdaya hemen tüm sektörlerde dijitalleşme odak noktası haline gelmiş durumda..
Teknoloji trendlerini hep birlikte yakından takip ediyoruz. Bu yeni eğilim ve değişimlerin bir kısmının etkilerini şimdiden yaşıyoruz.. Dünya Ekonomik Forumu’nun bir çalışmasına göre toplam resme bakıldığında, hayatımıza giren yeni teknolojilerden nesnelerin interneti, ileri üretim teknolojileri ve 3 boyutlu baskının iş yapış biçimlerini dönüştürmeye başladığı, önümüzdeki üç yılda da özellikle ileri robotik ve otonom ulaşım, yapay zeka ve biyoteknolojinin etkisini yaşayacağımız öngörülüyor.
Gartner’ın 2017 yılında stratejik olarak öne çıkacak teknoloji trendlerini sıraladığı araştırmasında, yapay zeka ve makine öğreniminin yakın gelecekte günlük kullanılan nesnelerin içine entegre edilmiş olacağı öngörülüyor. Bu olgu, sanal asistanların ortaya çıkışı, nesnelerin interneti ve ürünlerin fiziksel dünyadaki davranışlarını sergileyen sanal kopyası “dijital ikizlere” doğru yaşanan eğilim ile de yakından ilişkili. Tüm bu teknolojiler üretimde öngörülebilirliği artıracak. Örneğin, gerçek hayatta test etmenin maliyetli ve zor olduğu kompleks ürünlerden elde edilen verilerle oluşturulmuş bir dijital ikiz üzerinde testler yapmak, ürünü fiziksel dünyaya sunmadan önce kolay yoldan denememizi sağlayacak. Bunun bir tasarımcı ve mühendis için ne kadar müthiş bir imkan olduğunu tahmin etmek güç değil.
Meselenin güç olan bir tarafı da söz konusu elbette. Bahsi geçen teknolojik dalgalara her geçen gün bir yenisi ekleniyor ve küresel dinamikler hızla değişiyor. Bu süreçte dönüşüm dalgasını yakalayarak, adeta sörf yapar gibi yönümüzü dalganın kırılım noktasına doğru çevirip yol almak şart. Bu da cesaret, güç, birikim ve iyi donatılmış yani uygun şekilde ayarlanmış ekipman gerektiriyor. Böyle bir konjonktürde yeniliklerin getirdiği fırsatları değerlendirebilecek bilgiye, öngörüye ve gerekli adımları atabilecek çevikliğe sahip olmak durumundayız. Ancak bu şekilde dijitalleşmenin açtığı fırsatlardan faydalanabilir, dev dijital dönüşüm dalgasında ayakta kalacak şirketler ve ekonomiler arasında yerimizi alabiliriz.
Değerli Konuklar,
Her zaman dile getirdiğimiz bir unsuru sizlerle de paylaşmak isterim : Ülkemizin coğrafi konumu ve düşük işgücü maliyeti gibi özelliklerinin; dijital çağda, artık küresel rekabet gücü açısından sürdürülebilir ve yeterli olmayacağını kabul etmeliyiz. Ülkemizin, sanayide dijital dönüşümünü sağlayacak tedbirleri eşzamanlı gerçekleştirmesini rekabet gücünün korunması açısından hayati önemde görüyoruz. Ülkemizde bu kapsamda önemli bir farkındalık düzeyine ulaştığımızı memnuniyetle söyleyebiliriz. Şimdi bu farkındalığın mümkün olan en verimli ve doğru zamanlama ile hayata geçirilmesi gerekiyor. Elbette bu coğrafyanın getirdiği riskler, siyasi belirsizlikler de var ama ülkemizin bunları aşabilecek güce sahip olduğuna inancım tam..
Dijitalleşmenin;
- İş hayatında sağlıklı ve hızlı karar almak,
- Sürdürülebilir ve karlı bir operasyona sahip olmak,
- Hatasız ve şeffaf yönetim değerlerine ulaşmak,
- Daha rekabetçi olabilmek,
için fırsatlar sunduğunu son yıllarda hep anlattık. Artık bu fırsatların somut sonuçlarını da iş hayatımızda net şekilde gözlemliyoruz. Dijitalleşmeye yatırım yapan ve bunu kurum kültürünün odağına alan şirketler diğerlerinden birkaç adım öndeler.
Bu nedenle, şirketlerimizde güçlü ve kapsayıcı bir dijital stratejinin oluşturulması her zamankinden daha da fazla kritik öneme sahip. Dijital dönüşümün kurumlarımızda sahiplenilmesinde ise liderlerin etkisinin önemi devreye giriyor. Dijitalleşme, kurum liderlerinin vizyonunun ayrılmaz bir parçası olmak zorunda. Dijital dönüşümü önceliklendiren liderler, kurumlarındaki dijitalleşme girişimlerini, oyunun seyrini değiştiren bir harekete dönüştürebilirler. Hatta oyunun kurallarını baştan yazabilirler.
Dijital dünyaya uyum konusunda işbirliğinin de ayrı bir önem kazandığının altını çizmek istiyorum. Dijital dünyaya uyum yalnızca şirketlerin kendi iç dinamikleri ile sınırlı kalmamalı. “İş ortaklıkları”; yeteneklerin, yatırımların ve inovasyon odaklı kaynakların artırılması için gerekli bir unsur. Tüketicilerin beklenti ve isteklerinin çok çeşitlendiği günümüzde aslında hiçbir şirket tüketicilerin neye ihtiyaç duyduğu hakkında tüm bilgiye tek başına sahip değil. Etkin işbirliği kurabilen şirketler, daha üstün ve zengin bir bilgi sermayesinden faydalanarak pazar avantajı elde ediyor..
Dolayısıyla kurumların ihtiyacı olan “dijital vizyon” ve “dijital strateji”nin hayata geçirilmesinde kurum liderlerine çok iş düşüyor. Dijital liderler, dijital yönetişim yapıları kurar. Takipçiler ise dijital yatırımları sadece işlevsel konular olarak görürler. Değişimi yakalayan hatta değişime önderlik eden bir liderseniz gelişime, gelirleri artırmaya ve yeni iş modellerine odaklanırsınız. Takipçiyseniz, kısa vadeli maliyetleri kısmaya ve bunun sonucunda kısa dönemli verimliliğe öncelik verirsiniz.
Seçim sizin
Ancak şu bir gerçek ki; uzun vadede rekabet avantajı sağlayacak, verimlilik ve büyüme getirecek inovatif iş modelleri, ürünler, hizmetler ve müşteri deneyimleri yaratmaya odaklanmalıyız.
Değerli Konuklar,
Orta gelir tuzağından kurtulabilen ülkelere baktığımızda bu ülkelerin ekonomik başarılarını yüksek yatırımlı ve yüksek teknolojili sanayi sektörüne borçlu olduklarını görüyoruz. İşte tam da bu nedenle, sanayi sektöründe dijitalleşme kabiliyeti TÜSİAD olarak çok önemli bir gündem maddemiz.
Sanayinin dijital dönüşümünün ekonomi ve küresel rekabetçilik üzerinde kayda değer etkiler yaratacağı tartışılmaz bir gerçek. Hiçbir ülkenin bu değişimin dışında kalması mümkün değil. Günümüzde sanayinin dijital dönüşümü bir lüks değil, zorunluluk artık.
TÜSİAD olarak BCG ile hazırladığımız ve 2016 yılında kamuoyu ile paylaştığımız “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği için Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” raporumuzda da fırsatlara ve bu dönüşümün gerektirdiği ihtiyaçlara vurgu yaptık. Raporumuzda, küresel değer zincirlerine entegrasyon ve Sanayi 4.0 çevresinde oluşacak ekonomi yoluyla kazanılacak rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık %3’e kadar ulaşabilecek bir artışı tetikleyebileceğini öngördük. Bu büyümenin de, Türkiye GSYİH’sinde %1 ve üzeri bir ek büyümeye karşılık geleceğini öngörüyoruz. Dijital dönüşümün ekonomi üzerindeki üstel etkisinden hareketle, kaydedilen gelişmelere bağlı olarak ekonomi üzerindeki katkısının daha üst seviyelerde olacağını da beklemeliyiz.
Bu süreçte, Türkiye’nin yatırımların düşük seyrettiği, düşük katma değerli üretim yapılan bir ekonomik kısır döngüye doğru kaymaması için eksiklerimizi gidermemiz önem taşıyor. Bu nedenle sanayide dönüşüm konusunda farkındalığı ve tecrübe paylaşımını önemsiyor; bunun için de Sanayi 4.0 Günleri’ni düzenliyoruz. Bu yıl 3.’sünü 29 Eylül tarihinde -iki gün sonra- artırılmış gerçeklik teması üzerine gerçekleştireceğimiz ve yıl boyu sürecek olan Sanayi 4.0 Günleri’ni bir TÜSİAD markasına dönüştürmeyi arzu ediyoruz.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinatörlüğünde oluşturulan, önümüzdeki dönemde Danışma Kurulu Başkanlığı’nı yürüteceğimiz Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu çalışmalarına da katkı sağlıyoruz. Türkiye sanayisinin dijital dönüşümü için öncelikli konuların belirlenmesi ve bir yol haritası hazırlanması çalışmalarına Platform kapsamında da devam ediyoruz.
Almanya’daki muadil kuruluşumuz BDI, World Economic Forum ve European School of Management and Technology (ESMT) ile yakın işbirliği içindeyiz. Bu ilişki ve işbirliklerinin Türk iş dünyasının rekabet gücüne son derece olumlu etkileri olacağına inanıyoruz.
Ayrıca, içerik ortaklığını yine BCG ile yaptığımız, 2017’nin son çeyreğinde kamuoyu ile paylaşmayı öngördüğümüz “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği” çalışmamız olacak. Odağımızı hem teknolojiyi üretim ekosistemine entegre etmek, hem de bu teknolojiyi ülkemizde geliştirmek olarak belirledik. Bu anlayışla, her şeyden önce; Türkiye sanayisinin dijital teknoloji yetkinliğinin, rekabet gücünün olduğu alanların ve bu kapsamda önceliklerinin belirlenmesini gerekli görüyoruz.
Değerli Konuklar,
Dijital stratejiler, kurumsal dijital dönüşüm, ülkenin dijital dönüşümü… Adı dijital olsa da, hiçbir değişim insandan ayrı düşünülemez. Bütün bunların başarılması insan kaynağımızın dijital dönüşüm sürecindeki konumundan bağımsız ele alınamaz.
Dijital çağda sadece ekonomi değil, tüm toplumsal yaşam köklü bir değişimden geçiyor. İnsanı merkeze alarak, dünyanın gittiği yönü doğru okuyup öncelikle eğitim politikalarımızı bu değişime göre güncellemek zorundayız. Gençlerimize ancak katma değeri yüksek beceriler kazandırarak dijital değişim rüzgarını yakalayabileceğiz. Aksi halde teknolojide taklitten öteye geçemeyiz, yenilikçi ve öncü olamayız.
Bilim ve teknolojide öne geçen ülkelerin diğerleri ile arayı açtığı bir çağda, müfredatımızın bilimsel temellere dayanması ülkemiz için hayati öneme sahiptir. Sorgulayan, özgür düşünen, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri gelişmiş gençler yetiştirmeye odaklanmalıyız. 21.yüzyıl becerilerini, STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) yaklaşımını, kodlama ve robotiği erken yaşlarda çocuklarımızla buluşturmamız önemli.
Üniversitelerin sanayinin ihtiyaçlarına cevap veren bir yapıda müfredatlarını geliştirebilmesi, Ar-Ge ve inovasyon yetkinliklerinin iyileştirilebilmesi önemli bir reform alanı. Mesleki eğitim ve yüksek öğretim programlarının, dijital ve inovatif becerileri arttıracak şekilde uyarlanması ve girişimci yaklaşımların güçlendirilmesine ihtiyaç duyuyoruz.
Özel sektörün de mevcut insan kaynağına yatırımı artırması gerekiyor. İşyeri aynı zamanda bir öğrenme ortamıdır. Şirketler, eğitim imkanları sunmanın dışında; bir probleme çözüm geliştirmeye istekli çalışanın yolunu açmalı, becerilerini geliştirmesine olanak sağlamalı ve en önemlisi, bu becerileri kullanmasına uygun bir işyeri kültürü ve ortamı oluşturmalıdır.
Son olarak sizlere, Jon Kabat-Zinn’in birçoğunuzun bildiğini tahmin ettiğim ünlü sözünü hatırlatmak istiyorum: “You can’t stop the waves, but you can learn to surf.”
"Dalgaları durduramazsınız, ama sörf yapmayı öğrenebilirsiniz."
Ülkemizin dinamik nüfusunun en önemli potansiyelimiz olduğuna inanıyorum. Bu gücümüzü nitelikli bir yaşam boyu eğitimle donattığımız takdirde, bireylerden kurumlara ve giderek tüm topluma yayılan bir dijital dönüşüm dalgasında, başarıyla sörf yapan ülkelerden olacağımıza yürekten inanıyorum.
Smartcon etkinliğinin her zaman olduğu gibi keyifli geçmesini diliyorum. Etkinliğin ülkemizin dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.