Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


TÜRKONFED Genel Kurul Konuşması, 12.05.2018





Değerli Başkan, Değerli Üyeler, Sevgili Dostlar, Değerli Basın Mensupları,

Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. TÜRKONFED’in 13. Olağan Genel Kurul’unda sizinle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyor ve başarılı bir Genel Kurul olmasını temenni ediyorum.

Sevgili Dostlar,

90’lı yıllarda SİAD hareketi ile başlayan, konfederasyon olarak da 14 yılı geride bırakan TÜRKONFED’e kuruluş sürecinden itibaren TÜSİAD olarak destek vermekten her zaman büyük memnuniyet duyduk.

1997’deki ilk SİAD Zirvesi’nde, dönemin TÜSİAD Başkanı Sayın Muharrem Kayhan’ın dile getirdiği gibi; “Hep birlikte bu ülkeye bir eşik atlatmak zorundayız ama yarım adımlarla eşik atlanmaz. Güçlü bir hamleye ihtiyacımız var. Bölge, sektör, büyük sermaye-küçük sermaye ayrımı yapmadan bu zirvede bir araya gelen SİAD temsilcileri, Türkiye’nin sorunlarına reformcu bir yaklaşımla getirilecek kalıcı çözümlerinin, ülkeye nasıl bir hamle yaptıracağını en iyi bilen kişilerdir.”

İşte bu misyonla bir araya gelen, bugün 26 bölgede örgütlenmesini tamamlayan ve pek çok sektörü kapsayan konfederasyonumuzun ulaştığı noktadan hepimiz gurur duyuyoruz.

Hedefe giden yolda, ne kadar zor olursa olsun, ilerlemek gerekir. Bu noktaya kolay gelmedik tabii. Bugünlere, Anadolu insanının demokrasi ve katılımcılık bilinciyle, ülke sevgisiyle ve işlerimizden ve ailelerimizden özveride bulunarak harcadığımız zaman ve emeklerle geldiğimizi çok iyi biliyorum. TÜRKONFED’i TÜRKONFED yapan her bir üyeye bu bilinç ve katkılarından dolayı gönülden teşekkür ediyorum.

Bugün, TÜRKONFED’in dijitalleşmeden eğitime, demokratikleşmeden KOBİ’lerin rekabet gücüne, kentleşmeden bölgesel kalkınmaya, iş dünyasında kadının yeri ve önemine kadar, ülkemizin en öncelikli konularında çok farklı ve kalıcı faaliyetlerde bulunması, bu alanlardaki sorunlara çözüm önerileri sunması, konfederasyonumuzun gücünün ve etkinliğinin önemli bir göstergesidir.

Değerli Dostlar,

İş dünyası olarak hep birlikte ekonomik gelişmeleri yakından izliyoruz. Yüksek enflasyonun makroekonomik istikrara zarar verici seviyelere geldiğini ve iç talebe dayalı büyümenin ekonomimizin kırılganlıklarını her geçen gün daha da artırdığını uzun zamandır her fırsatta dile getiriyoruz.

Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, istikrar ve reformdur. Ekonomimizin yüz yüze olduğu sorunların çözümü için yapısal reformların daha fazla geciktirilmemesi gerekiyor. Bugünün işi, bugün yapılmalıdır.

Geçen yılki referandum sonrasında gerek enflasyonla mücadelenin, gerekse yapısal reformların gerçekleştirilebilmesi için bir fırsat doğmuştu. Seçimlere kadar oluşan 2,5 yıllık süreçte bu yönde çalışmalar yapılması, OHAL’in sona erdirilmesi ve Avrupa Birliği ile ilişkilerde olumlu adımlar atılması en büyük beklentimizdi. Maalesef henüz bu adımlar atılmadan, erken seçim kararı alındı.

Öncelikle seçim sürecinin özgür, demokratik ve adil bir ortamda gerçekleşmesini temenni ediyoruz. İlk defa yeni anayasal çerçevede ve OHAL ortamında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin güven, hukuk, adil koşullar ile düşünce özgürlüğü ortamı içinde gerçekleşmesi için devletimize ve tüm siyasi partilerimize büyük sorumluluk düşüyor.

Seçimin ardından ülkemizi demokratik, ekonomik ve sosyal alanlarda güçlendirecek reformlara odaklanılmasını talep ediyoruz. Ekonominin tedavisi, yapısal reformlara bağlıdır. Tedavide günler değil, emin olun saatlerin bile önemi vardır.

Reformları tamamlayan, demokrasi ve özgürlükler ülkesi olarak güçlenen bir Türkiye, dünyada yüksek siyasi etki ve ekonomik rekabet gücüne sahip olacaktır. Küresel rekabette yerinde saymak gibi bir durum yoktur.

Değerli Konuklar,

Küresel koşullar bildiğiniz üzere giderek zorlaşıyor. Dünyada siyaseten güçlü olmak, “gerçekten güçlü ekonomi” ile olur. Yurt dışı faizlerde artış devam ederken Amerika’nın Iran nükleer antlaşmasından çekilmesiyle bölgemizdeki sorunlar ve belirsizlikler daha da derinleşti. Yüksek dış borç, yüksek enflasyon ve yüksek cari açığa sahip bir ülke olarak böyle bir küresel ortamda seçim ekonomisi lüksümüz yok.

Son yıllarda zaten iç talep çekişli büyüme, makro dengelerimizde önemli bozulmalara yol açtı. Ardı ardına açıklanan seçim paketleri ve muhalefetin yine aynı mantıkla açıkladıkları vaatler, gerçekçi olmanın ötesinde ekonomik istikrarımıza zarar verecek uygulamalardır.

Ekonomik gücün en önemli unsuru, toplanan vergilerdir. Artık ortalama her iki yılda bir vergi affı düzenlemesi ile karşı karşıyayız.

Bu durum, vergisini zamanında ve eksiksiz ödeyen mükellefler için ciddi boyutlarda haksızlık ve rahatsızlık uyandırıyor. Kayıt dışılıkla mücadeleye de ciddi zarar veren bu uygulamanın sona erdirilmesini arzu ediyoruz. Bu doğrultuda; yönetime hangi parti gelirse gelsin, ekonomide şu iki kavrama sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini paylaşmak isterim: “Kurallı Ekonomi” ve “Güçlü Kurumlar”.

Değerli Konuklar,

Yüksek cari açık ve çift haneli enflasyon, Türkiye ekonomisinin kaderi olmak zorunda değildir. Sadece güçlü olduğumuzu söyleyerek güçlü olunmaz. Güçlü ekonomi, tüm yönleriyle istikrarı sağlamış, reformlarla yapısal tedbirlerini tamamlamış, yüksek ve daha da önemlisi “sürdürülebilir” büyümeyi sağlıklı olarak sağlamış ekonomidir.

Değerli Konuklar,

Seçim sonrasında ekonomide bizim beklentimiz aynı: İstikrar, Reform ve Güven.

  • İlk olarak OHAL’in kalkması, demokratikleşme ve özgürlüklerin genişlemesi konusunda adımlar atılmalı, kutuplaşma son bulmalı, herkesi kucaklayıcı, kapsayıcı bir üslup siyasete hakim olmalı.
  • Ekonomide kısa vadede fiyat ve finansal istikrar hedeflenmeli, enflasyonla mücadeleye öncelik verilmeli, Merkez Bankası ve bağımsız kurumlarımızın hepsi siyasi etkiden uzak olmalı. Gerek bürokraside, gerekse bağımsız kurumlarımızda atamalarda liyakat esas alınmalı.
  • Yapısal reformlara dair sade, anlaşılır ve gerçekçi bir program oluşturulmalı. Bu program, yatırım ortamını ciddi anlamda iyileştirecek önemli, büyük reformları içermeli.
  • AB ile ilişkiler iyileştirilmeli, Gümrük Birliği müzakereleri başlamalı.
  • Son olarak, güven çok önemli. Ekonomi yönetiminde piyasalara, iş dünyasına, yatırımcılara güven veren söylem ve eylem birliği sağlanmalı. Özetle, ekonomide dalgalı sulardan, güvenli sulara doğru ilerlemeliyiz.

16 Nisan referandumundan hemen sonra, daha sonuçlar açıklanmadan, üç ana başlıktan oluşan, referandum sonrası sürece dair beklentilerimizi özetleyen bir açıklama yapmıştık. Üzülerek söylemek zorundayım ki bugün hala aynı açıklamayı noktasına virgülüne dokunmadan yayınlayabiliriz.

Değerli Dostlar,

Türkiye’nin AB üyelik hedefi, sürecin tıkandığı son birkaç yılı hariç tutarsak 15-20 yıllık reform perspektifimizin itici gücü oldu. Bunu ekonomik, demokratik ve sosyal kazanımlarımız anlamında rahatlıkla ifade edebiliriz. Demokratik reformlar, artan ekonomik dinamizm, yükselen sosyal, çevresel ve teknik standartlar bu döneme aitler.

Bunun yanı sıra, Türkiye AB sürecinde ilerledikçe ABD’den Çin’e, Körfez’e kadar dünyanın diğer bölgeleri için de siyasal açıdan etkili, ekonomik açıdan cazip hale geldi. Süreçteki duraklama, dünya ile ilişkilerimize de olumlu yansımadı.

TÜSİAD olarak son yıllarda AB üyelik sürecimizin fiilen tıkanmış olmasından ve sadece kağıt üzerinde kalmış olmasından duyduğumuz rahatsızlığı her fırsatta dile getiriyoruz. AB kendi sorunlarını aşmakla uğraşırken Türkiye’ye de uyguladığı blokajlarla dönüştürücü yumuşak gücünü kaybetti.

AB, akıntılara, dalgalara kapılmayan güçlü bir ekonomi için bir “çıpa”dır. Hepimiz gördük ki; Türkiye’yi dünya siyaseti ve ekonomisinde etkili kılan en büyük güç kaynakları her zaman demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlükler olmuştur. Bu nedenle acilen olağan demokrasi ortamı ve reform gündemine dönmemiz şarttır.

Stratejik hedef olan tam üyeliği imkânsız kılacak bir model değişikliği, karar asimetrilerini kalıcı kılacağı ve uzun vadeli yasal çerçeve uyumunun hukuki zeminini ortadan kaldıracağı için, Gümrük Birliği’nin bırakın güncellenmesini, mevcut haliyle sürmesini bile tehlikeye atar.

Karar organlarının tamamen dışında kalacağımız için “yerli ve milli” bir arayış içindeyken daha sıkıntılı bir hale düşebiliriz. Bu alanda Brexit’in Birleşik Krallık için yarattığı çıkmaz, herkese ders niteliğindedir.

Değerli Dostlar,

Hukuk, toplumun en büyük güvencesidir. Adaletin herkes için sağlandığı güçlü bir hukuk devletinin standartları sağlanmalıdır. Aksi halde ülkede, hem vatandaş olarak, hem yatırımcı birer iş insanı olarak belirsizliklerle karşılaşmaya devam ederiz.

Bunca yıllık demokrasi deneyimimize uygun ve kazanımları geriye götürmeyecek şekilde, ifade ve basın özgürlüğünü belli bir güvenceye kavuşturmamız gerektiğine inanıyoruz. Biliyoruz ki, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı yerde, girişimcilik ve yatırım özgürlüğü de olmaz.

Değerli Dostlar,

Bu kadar iş dünyası derneğimiz bir aradayken, önemli bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, TÜSİAD olarak, bu sene Genel Kurulumuzda ismimizin açık halini Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği olarak değiştirdik.

Bünyesinde 39 kadın girişimci derneğini bulunduran ve kadının iş dünyasındaki yeri konusunda çok değerli çalışmalar gerçekleştiren konfederasyonumuza üye diğer derneklerimizi de bu zihniyet değişimine destek olmaya davet ediyorum. Bazı derneklerimizin halihazırda isimlerinde bu değişimi yaptıklarını biliyorum.

Kısa zamanda diğerlerinde de aynı yeniliği görmeyi temenni ediyorum. Kadınların erkeklerle eşit şartlarda işgücüne katıldıkları, eğitimleri konusunda önlerine engel çıkarılmayan, şiddete maruz kalmadıkları ve tüm potansiyelleriyle geleceği kurmaya ortak oldukları bir ülke olursak, yarınlara dair umutlarımızın artacağına inanıyorum. TÜRKONFED olarak bu farkındalığı bölgelerimize de taşımamızın çok kıymetli olduğuna inanıyorum.

Değerli Dostlar,

Seçim sürecinin getirdiği rekabet ortamı içinde, toplumsal kutuplaşmanın keskinleşmemesi için, üslupların karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas almasını diliyoruz. Zor zamanlar geliyor, geçiyor. Özellikle böyle dönemlerde, herkesin daha pozitif olmasına ihtiyacımız var. Birlik, beraberlik içinde, konuşup anlaşmayı başarırsak, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir meselesi yoktur. Sakin, uzlaşmacı ve huzurlu bir ortamda her sorunumuzun üstesinden gelebiliriz.

Sözlerime Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü ile son vermek istiyorum: “Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama hiçbir zaman boş verme!” Daha güçlü, daha mutlu bir Türkiye hedefimizi gerçekleştirmek için emek vereceğiz ve asla boş vermeyeceğiz.

TÜRKONFED’in yeni Yönetim Kurulu’na başarılar diliyor, hepinizi TÜSİAD Yönetim Kurulu adına bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri