Değerli Konuklar, Değerli Hocalarım, Değerli Veliler, Değerli Basın Mensupları,
Ve elbette Türkiye’nin geleceği olan Sevgili Öğrenciler,
Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün, bu güzel organizasyonda sizinle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum. Üstelik “sanal” değil, “gerçek” bir buluşma ve “gerçek” bir memnuniyet bu
Değerli Konuklar,
Teknolojinin toplumsal ve ekonomik etkisinin giderek ivme kazanmasıyla birlikte, hayatımıza etkileri de gün geçtikçe artıyor. Yakın bir zamana kadar, yaşamı “dijital hayat” ve “normal hayat” diye ikiye ayırabiliyorduk. Şimdi ise bizden cep telefonlarımızı sadece 10 dakika boyunca kapatmamızı rica ettiklerinde, inanın zorlanıyoruz.
En basitinden, biraz önce buraya gelirken yolun ne kadar süreceğine, havanın nasıl olduğuna, ajandamda bir sonraki planın ne olduğuna, Fenerbahçe’nin derbi yorumlarına..yani kısaca hayata “bir ekran”dan karıştım. Kabul edelim; hepimiz az veya çok, ama muhakkak dijitaliz. Artık günün gerçeği, “dijital”in hayatın normali olduğudur.
Bugün herkes teknolojinin kapsama alanında. 4.Sanayi Devrimi’yle birlikte bireyler, kurumlar ve hatta ülkeler için hayatta kalmanın kuralları değişti. Bence bunun adı “Sanayi 4.0” değil, “Dünya 4.0”. Yapılacak tek şey, bu devrime karşı çıkmadan, onun istediği gibi hayatımızın yazılımını güncellemek
Sevgili Dostlar,
Zaman artık dijital akıyor, hayat dijital yaşanıyor. Çocuklarımızın başarı kriteri olarak, zekanın seviyesini tartışırken seneler boyunca IQ’yu (Intelligence Quotient) konuştuk. 90’lı yıllarda ise hem iş hayatında, hem sosyal hayatta EQ (Emotinal Quotient), yani duygusal zeka kavramı hayatımıza girdi. EQ, kişinin IQ’sundan farklı olarak, sosyal boyutlarda ne kadar yetkin olduğuna işaret ediyordu.
“IQ sizi okuldan mezun eder, EQ ise hayattan!" deniyordu. IQ ve EQ ile birlikte, yakın gelecekte üzerine daha fazla konuşacağımız bir diğer zeka türünün ise DQ (Digital Quotient), yani dijital zeka olacağı netleşti. Kısaca, artık dijital zekamız da ölçülecek. Şöyle de diyebiliriz; artık herkes dijital zekası kadar konuşacak
Değerli Konuklar,
Özellikle çocuklarımızın, online ve offline hayatlar arasında bir denge kurabilmeleri ve yeni çağa ayak uydurabilmeleri için ‘dijital zeka’larını geliştirmeleri, günümüzün belli başlı konuları arasındadır. Ama sadece çocuklar değil, bizler de günde ortalama yedi saatimizi ekran başında geçiriyoruz. Dolayısıyla DQ, iş dünyası için de önem taşıyor ve dijital dünyada zaman kaybı olmadan üretim yapabilmeyi, teknolojiyi fonksiyonel olarak hayatımıza dahil edebilmeyi de ifade ediyor.
Şimdiden hayatımızın bu kadar içinde olan teknolojinin, çok yakın bir gelecekte bütün dünyayı daha birçok yönden etkileyeceği kesin. Sadece bilim, teknoloji ve ekonomi açısından değil; hukuk, etik, siyaset ve küresel dengeler açısından da birçok etkisi olacağı malum.
Online ve offline hayat dengesine dikkat etmeye çalışan biri olarak şunu da ifade etmek isterim: Çocuklarımıza dijital zeka yeteneklerinin kazandırılması, sevgi, saygı, empati, sağduyu ve uzlaşma kültürü gibi insani değerlerle birleştirilirse daha etkili olur. İnsani değerleri temel alan bir dijital zeka anlayışını geliştirmek, teknolojinin yönettiği değil, teknolojiyi yöneten çocuklar yetiştirmemizi sağlar.
Değerli Konuklar,
Her ülke kalkınmak ister. Mesele, bunun nasıl olacağıdır. Günümüzde ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmayı hızlandıran en önemli faktör, eğitimdir. Çünkü, bir ülkenin ihtiyacı olan verimli ve nitelikli işgücüne ancak eğitim ile ulaşılır. Bu nedenle eğitim, ülkemizin de en önemli konularının başında yer alıyor.
Zira artık güçlü olmanın yolu, bilgiyi kullanmaktan ve üretmekten geçiyor. Bir dönemin gençleri iş hayatına “1 masa, 1 kasa” diye atılırdı. Yeni neslin artık masaya da, kasaya da ihtiyacı yok. “1 masaüstü” yetiyor
Değerli Konuklar,
TÜSİAD olarak, Türkiye’nin teknolojiye uyum sağlayan güçlü ülkeler arasında yer almasını istiyoruz. İşe nereden başlamamız gerektiği net olarak belli: insanımızdan.
Çünkü yenilikçiliğin temelini nitelikli insan gücü oluşturur. Artık rekabette en büyük fark yaratan faktör, ülkelerin teknolojilerini kendilerinin üretmesi ve bunu sağlayacak insan kaynağı altyapısını güçlendirmesidir.
Değerli Konuklar,
Ülke olarak ilerlemek için iyi bir planımızın olması şart. Çünkü; şans iyi bir plandan arta kalandır. Bu planın aciliyetini, global veriler açık açık gösteriyor. Gelin birlikte bakalım.
Avrupa Komisyonu verileri, gelecekte tüm işlerin dijital beceriler gerektireceğini ve 2020 yılında, evet sadece 2 sene sonra, bilgi iletişim teknolojileri alanında çok ciddi pozisyon açığı olabileceğini öngörüyor. Ülkemizde eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyler yetiştirmesi gerektiğini, bu nedenle bir kez daha vurgulamak isterim.
Bizler, STEM+A eğitimini, yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik, sanat disiplinlerinin “birbiriyle bağlantılı şekilde” ele alındığı eğitim yaklaşımının yaygınlaşmasını çok önemsiyoruz. Unutmayın, “Bir ülkenin gücü ve büyüklüğü, nüfusun çokluğuyla değil, eğitimli kişilerin sayısıyla ölçülür.”
Yakın gelecekte meslek ve iş alanlarının köklü bir değişime uğrayacağı ve yeni meslek alanlarının ortaya çıkacağı çok net. Yeni nesilleri henüz adını bilmediğimiz, teknoloji içeriği yüksek işler için ve hatta, bugünden öngöremediğimiz problemleri çözmek için hazırlamak durumundayız.
TINK Teknoloji ve İnsan Kolejleri’nin eğitim yaklaşımı bu vurguladığımız konular doğrultusunda çok değerli. Bu vesileyle Zeynep Dereli’yi ve ekibini cesur inisiyatifleri için gönülden tebrik ediyor ve bu girişiminin Türk eğitim dünyasına ilham vermesini, örnek olmasını temenni ediyorum.
Değerli Konuklar,
Unutmayalım ki bugünkü teknoloji uygulamaları bile, muhtemelen 5 sene sonra tarihe karışacak! Mezuniyetten emekliliğe kadar bilgi, beceri ve yetkinliklerimizi tazelemeye, güncellemeye ve çeşitlendirmeye ihtiyacımız var. Burada “hayat boyu öğrenme”nin önemi ortaya çıkıyor. Hayat boyu öğrenme, bireylerin olduğu kadar toplumların da geleceğini ve sürdürülebilirliğini güçlendirecek en önemli kavramlardan.
İzninizle, şimdiki sözlerim sadece Sevgili Öğrencilerimize, Gençler,
Akıllı insan, başkalarının tecrübelerinden yararlanan kişidir. Size kendi deneyimlerimden hareketle, bazı tavsiyelerim olacak:
- Tutku olmadan çok ileri gidemezsiniz. Tutku duyacağınız bir meslek bulun ve onu kovalayın.
- Başarısız olmaktan korkmayın! Hiç denememiş olmaktan korkun! Sadece denemeye devam edenler kazanır!
- İyi bir öykü anlatıcısı olun. İletişiminiz kuvvetli olsun!
- Zamanınızı iyi kullanın çünkü telafisi yoktur.
- Hep hayalleriniz olsun. Hayali olmayan insanın yarını olmuyor. Ve hayatta hiçbir şey hayallerinizin önüne geçmesin!
- Ve daima çok ama çok çalışın!
Değerli Konuklar,
Geleceğe hazır olmak, gençliğe yatırım yapmakla mümkündür. Çağdaş bir eğitim sistemi sayesinde, “yarınlara dünden hazır” nesiller yetiştirmeliyiz. Türkiye’nin en büyük güç kaynağı, her alanda ve her anlamda özgür bir gençliğe, uygar bir topluma ve güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti anlayışına sahip olmasıdır.
TÜSİAD olarak, çağdaşlaşma yolunda ilerleyen demokratik ve müreffeh bir Türkiye Cumhuriyeti için varız ve tüm azmimizle çalışıyoruz.
Bilgi, beceri, yetenek, çok çalışmak gibi meziyetler başarı için her zaman gereklidir. Ancak bunlar tek başına yeterli değildir! Artık geleceğe hazır olmak için uzağı görme, geleceği okuma, cesaret, kararlılık, büyük düşünme yeteneği ve bunları yaşama geçirme becerisi gerekiyor.
Bu özelliklerin hepsi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün değerleri ve Türk gençliğine armağanıdır. İşte bu nedenle, bizim de bütün umudumuz ve inancımız gençliktedir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.