Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


PERYÖN Konferansı Açılış Konuşması, 02.11.2017





Değerli Başkan, Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Sizleri, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu keyifli günde, sizlerle “Beygir Gücü”nden “Beynin Gücü”ne emek algımızın dönüşümü hakkında konuşalım istedim.

Değerli Dostlar,

Bilenler bilir! İlk gençlikte, yazın kumsalda gitar çalan ve güzel şarkılar söyleyen uzun saçlı delikanlı profilini hatırlarsınız. Bir de yine aynı ortamlarda arabalar hakkında konuşan delikanlılar vardır! Genellikle de bu iki profil ortama hakim olurlar! Arabalarla ilgili muhabbetin en hararetli anı ise, arabaların kaç beygir gücüne sahip olduğu konuşmalarıdır. Ve saatlerce sürecek tartışmayı bitiren o malum cümle gelir: “Beygir gücü önemli değil, önemli olan TORK beyler! :)))”

(Şimdi Sevgili Dostlar, küçük bir parantez açalım. Zira TORK meselesi önemli! Salonda bilmeyenler olabilir! TORK arabanın motorunu döndürme kuvvetidir.100 metrede arabanın hızının nereye geleceği, TORK seviyesini gösterir. Şimdi bıraktığımız yerden devam edelimJ:)

Bunu söyleyen kişi bence de tamamıyla haklıdır, çünkü beygir gücü araba sattırır, tork ise yarış kazandırır. Günümüze geldiğimizde de Dijital Dönüşüm yarışında tork, insan faktörüdür. Güç artık “insan”da! Bugün de doğal olarak insan faktörünü; kısaca beyin gücünü konuşacağız!

Değerli Konuklar,

Heyecan verici bir değişimin, dijital dönüşümün içindeyiz. Bugünün sorusu ise şu: “Acaba bu dönüşümü bir fırsat olarak mı göreceğiz? Yoksa şirketlere, çalışanlara yönelik bir tehdit olarak mı?” Zaman hızlı ve karar vermek için çok da vaktimiz yok!

Sizler soruyu değerlendirirken ben kendi fikrimi; insan ve teknoloji arasındaki kaçınılmaz ilişkiyi bir cümleyle özetlemek isterim: İnsanlık teknolojiyi, teknoloji ise insanlığı değiştiriyor. Bu nedenle bu kongrenin ana odağı olan “insan”, hiçbir zaman bu değişimden ayrı ele alınamaz.

Teknolojik gelişimin baş döndüren hızı ile ezberlerin bozulduğu bir çağı hep birlikte yaşıyoruz. TÜSİAD olarak, çatısını 4. Sanayi Devrimi olarak belirlediğimiz bu teknoloji tabanlı iktisadi rejimin yarattığı değişimlere, her fırsatta dikkat çekiyoruz. Bu değişime uyum için her alanda atılması gereken adımlara vurgu yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki ancak değişen koşullara en iyi uyum sağlayabilen kurumlar liderliklerini devam ettirir ve konumlarını sağlamlaştırırlar.

Hatırlayın, çok değil, sadece 10 yıl önce Fortune 500’de yer alan şirketlerin yarısından fazlası artık aramızda değil. Kuşkusuz bunun en büyük nedeni, dijital dönüşüm dalgasını zamanında yakalayamamış olmaları. Değişime adapte olabilen şirketler ise bu kuvvetli dalgadan zarar görmeden, hatta daha da güçlenerek çıkıyor.

İşte bu nedenle, 21.yüzyıl, dijital dönüşüm konusunda rakiplerinden daha hızlı, daha çevik, daha etkili hareket edenlerin kazandığı bir dönem olacak. Değişim çağında, artık gelişmekte olan ülkeler, 21.yüzyılın ilk yarısının büyük ekonomilerini yerlerinden etmeye çok yakın. Ülkelerin küresel rekabet gücü,  artık ucuz işgücü ya da lojistik avantajları ile değil, dijital dönüşüm becerileri ve yetkinlikleri ile ölçülüyor.

Dijital dönüşüm, salt dijital teknolojilerin üretim hatlarında kullanılması anlamına gelmiyor. Artık, ülkelerin dijital teknolojilerini kendilerinin üretmesi ve bunu sağlayacak insan kaynağı altyapısını güçlendirmesi büyük önem taşıyor.

Değerli Konuklar,

İş ve özel hayatımızın merkezine yerleşen dijitalleşme, kurumsal dünyanın tümüne etki ediyor ve doğal olarak insan kaynakları süreçlerini de etkiliyor. Bugün insan kaynakları dijitalleşen dünyanın tam olarak merkezine yerleşmiş durumda.

90’lı yılların başında bir çalışma masasının demirbaşları arasında not defteri, faks makinesi, takvim, hesap makinesi, ansiklopedi, telefon ve gazete bulunurken, günümüz dünyası tüm bu nesneleri tek bir çatı altında topluyor. (Ayrıca ağırlığı 100 gr bile değil…)

Alınan randevular dijital takvime işlenirken, bilinmeyen bir kavram yine dijital bir ansiklopedi sayesinde saniyeler içerisinde öğrenilebiliyor. (Buradan değerli yetkililere Wikipedia’nın bir an önce tekrar yayın hayatına açılması için çağrı yapıyorum.) Bir diğer ifadeyle, teknoloji geliştikçe hayata doğrudan temas eden her nesne dijitalleşiyor. Dijitalleşme, bilgiye çok daha hızlı erişim sağlarken, beraberinde getirdiği fonksiyonellikle verimliliği artırıyor.

Bütün bu olanaklar için sürekli teknolojiye teşekkür ediyoruz ama aslında unutulmamalıdır ki bu noktaya insan ve onun paha biçilemez emeği sayesinde geldik. Bu süreçte insan emeğiyle yapılan her katkının çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Değerli Dostlar,

Bu noktada kendimize bazı sorular sormamızda fayda var:

  • Dijital dönüşümün ana bileşenleri olan “yapay zekâ”, “akıllı fabrikalar”, “makine öğrenimi” gibi kavramlar insan ve emek üzerinde nasıl etkiler yaratacak?
  • İş hayatı ve özel hayat dengesi, kurum ve çalışan ilişkileri bu değişime nasıl uyum sağlayacak?
  • Eğitim, insanı ve emeği geleceğe nasıl taşıyacak?
  • İş dünyasının liderleri bu süreçleri nasıl yönetecek?

Bu konuları tartışmadan değişimin bir parçası olmamız mümkün değil!

Küreselleşme ve dijitalleşme ile kurumların yeni iş yapış biçimlerine geçtikleri bu dönemde, İnsan Kaynakları stratejileri, artık başarının en önemli anahtarlarından biridir.

Bugün, iş başvurusu yapan adaylarla işverenlerin çok farklı kanal ve platformlardan iletişime geçtiği bir çağdayız. IK yöneticileri için seçim sürecinde doğru stratejiler geliştirme, çalışanlarda kurum aidiyeti ve bağlılığı yaratma gibi konular önem kazandı. Bugün şirketlerin dijital ayak izi, çalışanların tercihlerinde önemli bir unsur oluşturuyor. Dolayısıyla dijitalleşme, Sanayi 4.0, Nesnelerin İnterneti derken, İK 4.0 da nihayet gündeme geldi.

Sevgili Konuklar,

Dijital dönüşüm perspektifi ile çalışma hayatında da yeni bakış açıları oluşturmamız gerekiyor. Bildiğiniz üzere, teknolojik avantajlar sayesinde çalışma süresi ve çalışma lokasyonunda esnek yaklaşımlar çoktan başladı. Siz de mavi camlı devasa plazaların biraz tenhalaştığının farkında mısınız? Çünkü çalışanlar artık ünlü kahve zincirlerinden de işini yapabiliyor. Toplantı ve seminerler “paylaşımlı ofis”lerde düzenleniyor.

Farkında olsak da olmasak da, özellikle son 5-6 yıldır iş hayatında trendler, modadan bile hızlı değişiyor. Dolayısıyla, dijitalleşmenin rüzgarını arkasına alanlar en güncel trendleri çok daha yakından takip edebiliyor.

Değerli Konuklar,

Bugün iş dünyası, farklı düşünen ve ‘neden olmasın’ diyebilen daha yaratıcı bir insan kaynağına ihtiyaç duyuyor. Yeni kuşaklar, iş piyasasına girmeleriyle birlikte tüm enerjilerini de beraberlerinde getiriyorlar. 10 yıl gibi kısa bir süre içerisinde yeni becerilere sahip yeni jenerasyonun iş hayatındaki ağırlığı daha da artmış olacak.

İnsan kaynaklarından bahsederken genellikle yaptığımız bir hata, değişimi sadece “beyaz yaka” tarafından değerlendirmek. Konumuz insan olunca; değişimde yakanın rengi farketmiyor! Kuşkusuz bu dönüşüm, en az beyaz yakalılar kadar mavi yakalılar için de geçerli.

Yeni iş kollarından, yeni mesleklerden bahsediyoruz. Artık kas gücünün yerini teknoloji alıyor ama bu teknolojiyi kullanacak, bu teknoloji ile üretim bandında, tedarik zincirinde yan yana olacak saha çalışanlarına ihtiyaç devam edecek. Süreç boyunca insan kaynağının niteliğini artırma yönünde yapılan yatırımlara, mutlak ve nitelikli işgücü artışını tetikleyecek unsurlara şimdiden odaklanmamız gerekiyor.

Sevgili Konuklar,

İnsana yatırım yapacağız. Bu kesin. Peki bu süreçte liderlerin rolü ne olmalı? 20. yüzyılın liderlerinden farklı olarak monologdan ziyade diyalog kuran, insani özelliklerini çekinmeden dışa vurabilen lider profilleri görüyoruz. İnandıklarının arkasında duran, ekibini tanıyan, duygularını ifade eden, eğlenmeyi de bilen, başarısızlığı fırsatı olarak gören liderler, çalışma yaşamının yeni dinamiklerini yönetmekte bir adım önde olacak. .

Değerli Dostlar,

TÜSİAD olarak, en başından beri “insan” faktörünün her konuda en önemli unsur olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu nedenle, 4.Sanayi Devrimi’ni salt ekonomik veya teknolojik boyutlarıyla değil, sosyal unsurları da merkezi konumda olan bir dönüşüm olarak okuyoruz. Dünyadaki değer değişikliklerine cevap verebilen, değişime kolay adapte olan ve eğitimde sürekli gelişim anlayışını benimseyen ülkeler rekabet üstünlüğünü elinde tutuyor.

Bilim ve teknolojide öne geçen ülkelerin diğerleri ile arayı açtığı bir çağda, müfredatımızın bilimsel temellere dayanması hayati öneme sahip.

Sevgili Dostlar,

Yeni bir ekonomik sisteme doğru hızla ilerliyoruz. Bu sisteme, “farklı” düşünebilen bireyler yön veriyor. Bizim de iş hayatında böyle düşünen insanlara ihtiyacımız var. Eğitim sistemimizin iş dünyasının bu ihtiyacına cevap vermesi için, başta eleştirel düşünme, problem çözme, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri olmak üzere çocuklarımızı 21. yüzyıl ve STEM+A becerileriyle yetiştirmesi gerekiyor. Çünkü yaratıcı çocuklar, yaratıcı yöneticiler olacak.

Bunun için sanayi-akademi işbirliklerinin güçlendirilmesi ve teşvik edilmesi de önem taşıyor. Mevcut işgücünün yetkinliklerinin geliştirilmesi için uzun vadeli stratejik istihdam ve eğitim politikaları geliştirilmeli.

Bu vesileyle kadın-erkek fırsat eşitliğine de değinmek isterim. İş dünyasının dinamizminin artması için, kadın ve erkeğin yetenekleri birbirini tamamlayan unsurlardır. Ülkemizde maalesef erkeklerin ve kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarında kadınlar aleyhine ciddi bir fark söz konusu. Bu durum Türkiye’nin OECD ve AB ülkeleri ortalamalarının oldukça altında kalmasına neden oluyor.

Kadın istihdamının artması hedefine, ancak gerekli politikaları bütüncül ve eşzamanlı olarak hayata geçirerek ulaşabiliriz. Bu alanda sayabileceğimiz başlıca hususlar:

  • Eğitime katılım,
  • İş-aile yaşamı dengesi için kurumsal çocuk bakım hizmetleri,
  • Güvenceli-esnek çalışma modelleri,
  • Kariyer basamakları için yeteneklere yatırım ve
  • Kadın girişimciliğidir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun “İşlerin Geleceği” raporunda ilginç bir gözlem var.  Kadınlar, bildiğiniz üzere iş hayatında çoğunlukla ofis ve idari işler gibi alanlarda görev alıyor. Ancak geleneksel olarak cinsiyet uçurumunun olduğu imalat sektörü de dijitalleşmeden en fazla etkilenecek alanlar arasında yer alıyor. Beklenen iş kayıplarında kadınlar ve erkekler arasında pek bir fark olmasa da, kadınlar zaten işgücünde erkeklerden daha az yer aldığı için, uçurumun kadınlar aleyhine artma riski var.

OECD Yetişkin Becerileri Anketi sonuçlarına göre, Türkiye, bilgi işleme becerileri bakımından cinsiyetler arası farkın en fazla olduğu ülke konumunda. Kurumlarımızda kadınlara fırsat eşitliği sağlayacağımız bir ortamı yaratmak ana sorumluluğumuz olmalı.

Değerli Konuklar,

Dijital dönüşüm, büyük bir kültürel değişim yönetimi sürecidir. Yarını nasıl istiyorsak öyle gerçekleştirmek için bugünden uygun kararlar almamız gerekir. Dijital çağda taşların artık yerine oturmaya başladığı ve büyük resmin açık seçik ortaya çıkmaya başladığı şu dönemde, insanı merkeze alan bu anlamlı etkinliğin çok keyifli geçmesini diliyorum.

 

Otomobillerdeki “Beygir Gücü” için vites ve gaz nasıl ki olmazsa olmaz ise; “Beyin Gücü” için de dijitalleşme ve inovasyon olmazsa olmazdır!

Ve unutmayın, dijital dünyada başarının yolu “insan”dan geçiyor.

Kongrenin, ülkemiz insan kaynakları yönetiminin dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri