Değerli Rektörüm, ODTÜ Ailesinin Kıymetli Üyeleri, Değerli Misafirler,
Ve Elbette Çok Değerli, Sevgili ODTÜ’lü Gençler,
Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hem ülkemizin en iyi üniversitelerinden biri olan, hem de uluslararası akademik camiada saygın bir temsilcimiz olan ODTÜ’ye bu değerli davetleri için teşekkür ediyorum. Sizlerle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum.
Gençlik, insanın başına hayatta bir kere geliyor. Ancak kaç yaşında olursanız olun, kampüse girdiğiniz an, hemen öğrencilik yıllarının güzel hislerine dönüyorsunuz. Kapıdan girdiğiniz anda, gençlere özgü o heyecan, umut, deli kan, iyimserlik, hayal gücü ve cesaret size de bulaşıyor.
Hele ODTÜ gibi insanlar arasında en başta saygı ve tahammülün olduğu, insanın kendini sonuna kadar özgür hissettiği üniversitelerde kendinizi çok daha güçlü hissediyorsunuz.
Gerçekten, ODTÜ sadece ormanıyla değil; her şeyin temelinde yer alan özgürlük geleneğiyle bozkırın ortasında bir vaha gibidir. ODTÜ’nün gerçek fidanları, bu gelenekle yetişen binlerce ODTÜ’lüdür.
Ve Türkiye, bu gerçek fidanlarla, bu pırıl pırıl gençlerle nefes almaktadır. ODTÜ’nün Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olması, dünya sıralamasında önlerde yer alması, işte bundandır. Sevgili ODTÜ’lüler, iyi ki varsınız!
Değerli Konuklar,
Atatürk, Ankara’yı Türkiye’nin kalbi yapmakla, Türk insanının Anadolu bozkırlarında yeniden yeşereceğine ve bu sayede Anadolu’yu yeşerteceğine olan inancını göstermiştir. Ankara’nın başkent olması, Türk insanının imkânsızı imkân haline getiren gücünün dünyaya ispatıdır. Bu nedenle biz inanıyoruz ki, Türkiye’de değişim başkentten başlar.
Dünya, hızlı bir teknolojik dönüşümden geçiyor. Bu değişimi zamanında yakalayarak dünyaya bir kez daha neler yapabileceğimizi göstermemiz gerekiyor. TÜSİAD olarak biz, “Türkiye’nin en büyük ihtiyacı olan teknolojik değişim Ankara’dan başlarsa, tüm Türkiye’yi yeşertir” düşüncesiyle yola çıktık.
ODTÜ ile bu yıl imzaladığımız protokolle tesis ettiğimiz “Sanayide Teknolojik Dönüşüm” konusundaki işbirliğimizden duyduğumuz memnuniyeti bu vesileyle yeniden ifade etmek isterim. Bu işbirliğinin geliştirilmesini mümkün kılan Sayın Rektörümüze ve Prof. Dr. Mustafa Gökler ve Rektör Danışmanı Doç.Dr.Ahmet Yozgatligil başta olmak üzere üniversitemizin değerli yetkililerine teşekkürlerimi sunarım.
Değerli Dostlar,
TÜSİAD olarak biz, dijital dönüşümü sürekli gündeme taşıyoruz. Bu konunun, ülkemizde ekonomik gerilimler yaşadığımız bugünlerde bile, en öncelikli başlıklar arasında yer alması ihtiyacını her vesileyle ifade ediyoruz.
Değişim, bütün dünyayı hızla etkilerken, bunu görmezden gelmek çözüm değildir. Başarının sırrı, hareket halinde olmaktır. Bu çağda hızlı olan kazanıyor. Bütün ülkeler geleceğe doğru hızla koşarken, biz yerimizde sayamayız. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi “Yerinde saymak, geride kalmaktır.”
Değerli Dostlar,
“Hayatta en gerçek yol gösterici, bilimdir.” Her yeni gün dünyanın bir yerinde, yeni bir teknoloji üretiliyor. Kuantum programlama, smart dust gibi teknolojiler halen inovasyon aşamasındayken, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler çok kısa bir sürede gündelik hayatımızın bir parçası oldular bile.
2010 yılındaki bir araştırmada artırılmış gerçeklik, veri temelli karar verme ve bulut bilişim, yeni teknolojiler olarak sınıflandırılmıştı. Bugün ise artık “yeni” olarak yapay zeka, 4D baskı ve blok zincir teknolojilerinden bahsediyoruz.
Değişim, hiç bu kadar hızlı olmamıştı. Yapay zekâ alanındaki çalışmalar, görüntü tanımadan öngörücü bakıma, siber güvenlik tehditlerinin engellenmesinden “algoritmik trade” performansının iyileştirilmesine kadar birçok alana hizmet ediyor. Bulut teknoloji bile hayatımızda çok yeniyken, artık buluttan da hızlı, hemen o anda işlenip aksiyon alınması gereken veriler için sınır bilişim ya da sis bilişimi konuşuyoruz.
Geçen sene hassas gen düzenleme yöntemiyle embriyodaki ölümcül kan bozukluğu düzeltildi. Yeni materyallerin keşfedilmesi ile artık fiziksel ve biyolojik dünyalar birbirine eskisinden daha yakın. Beyin-bilgisayar arayüzü teknolojisi ile sadece beynimizle bir bilgisayara komut vereceğimiz günler bizi bekliyor. Kısaca, yarın artık dünden daha yakın.
Üstelik bu dönüşümü sadece teknolojinin üretimi ya da bilişim sektörü perspektifinden ele almak mümkün değil. 4. Sanayi Devrimi diye adlandırdığımız bu yeni yapı, ekonominin yanı sıra sosyal ve çevresel tüm alanlara dokunuyor. Artık sektörel politikaları birbirinden bağımsız düşünmek ve planlamak imkânsız. Sağlıktan finansa, enerjiden gıdaya, istihdamdan eğitime tüm alanlarda odak değişiyor.
Ülkemizin bugüne kadar coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu avantajlar, küresel rekabet gücü açısından dijital çağda artık yeterli değil. Dijital dönüşümü sağlayacak teknolojileri geliştiren, Ar-Ge ve inovasyonda yetkinleşen ülkeler, yarına “daha hazır” olacaklar.
Vizyonumuz, bu dönüşümün tam merkezinde yer almak olmalı. Vizyonumuz, “yarına hazır bir Türkiye” olmalı. Burada, özellikle siz gençlerimize iş düşüyor. “İnanç, göremediklerimize inanmaktır. Bu inancın ödülü ise inandıklarımızı görmektir.” Siz “yarına hazır bir Türkiye”ye inanırsanız, bütün dünya bunu görür.
Çünkü ODTÜ'lü olmak, değişimin mümkün olduğuna inanmak ve dünyayı değiştirecek cesarete sahip olmaktır. “Çoğu insanın kazanma arzusu vardır; ancak çok azının kazanmak için hazırlanma arzusu vardır.” Ben inanıyorum ki sizin inancınız ve hazırlığınız ne kadar büyük olursa, başarılarınızda o kadar büyük olacaktır.
Sevgili Dostlar,
Peki, nasıl bir Türkiye, yarına hazır bir Türkiye olur? Dünyada "Rekabet olmasa stratejiye de ihtiyaç olmazdı.” Bizim, yarına hazır olmak için ülke olarak yeni çağa uygun bir kalkınma stratejisine ihtiyacımız var. "Ne yapmamak gerektiğini bilmek stratejinin özünü oluşturur."
Ne yapıp ne yapmamak gerektiğine karar vermek için, gelin önce dünyanın haline bir göz atalım. Dünya kritik bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Kurallara dayalı, özgür, demokratik ve refah seviyesi yüksek bir dünya özleminde olan herkes için dünyamızın gündemindeki konular çok sarsıcı.
Açık toplum ve serbest dolaşım ilkesine dayalı küreselleşme, tek taraflılığı öne çıkaran yaklaşımlar karşısında sorunlar yaşıyor. Demokrasiler sorun yaşarken, küresel kriz sonrası, ekonomilerde ticaret ve kur savaşları gibi eğilimler ön plana çıkabiliyor.
“Siyasal güç” anlayışı, uzlaşma ve birleştiricilik yerine, çatışma ve kutuplaşma üzerinden zemin kazanmaya çalışıyor. Sınır tanımayan özelliği ile tüm gezegende etkisini gösteren iklim değişikliği konusunda bile ortak mücadele, istenen ivmeyi ve etkinliği kazanmakta zorlanıyor. İnsanileştirilmeyen ve demokratikleştirilmeyen küreselleşme, otoriterliğin küreselleşmesi riskini getiriyor.
Ülkemiz gündemi de maalesef bu zorlu küresel gündemden bağımsız değil. Batı ve AB ile olan ilişkilerimizde uzun vadeli ortak çıkar ve değerleri, ülkemizin hem sosyal, hem ekonomik kalkınmasına yapacağı katkı nedeniyle yeniden odağa almamız gerekiyor.
Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlükler ve sosyal kalkınma hedeflerinin başarılabilmesi ve ekonomimizde son dönemde yaşanan sorunların aşılabilmesi için yapısal sorunlara temel ve kalıcı çözümler bulmamız gerekiyor.
Aynı zamanda, ekonomi ve dış ilişkilerde karar alırken, bu iki alanda alınan kararların birbirleri üzerindeki etkilerini göz ardı etmememiz gerekiyor. Çünkü “Bugün göz yumduklarımız, yarın bize göz açtırmayacak olanlardır!”
Sevgili Dostlar,
"Bugüne hazır olmayanın, yarına hazır olması daha güç olacaktır.”
Bugün, ekonomik olarak bir kez daha zorlu bir dönemden geçiyoruz. “Bir durumu değiştiremiyorsak, kendimizi değiştirmemiz gerekir.” Zor dönemlerin acısı ve sancısı ancak sağlam başlangıçlara imkân yaratacak adımlarla atlatılabilir. Çünkü "Önemli olan merdivenden hızlı çıkmak değil; merdiveni doğru yere dayamaktır."
Ekonomik ve finansal dalgalanmaların etkilerini iyice hissettirdiği böyle dönemlerde yapılması gereken, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yönelik yapısal reformları hayata geçirmektir. Dijital teknolojilerin sunduğu fırsatlar, bu dönüşümün hızını ve yönünü, ciddi ölçüde etkiliyor.
Altını önemle çizmem gerekir ki bu dönüşüm ancak ve ancak kapsayıcı bir yaklaşımla; kamu, iş dünyası ve akademinin sinerji içindeki çabasıyla mümkün olacaktır.
Bugün başarının sırrı, teknoloji üretmektir. Yarının Türkiyesi için bugün önce orta teknoloji tuzağından kurtulmamız şart! Bu nedenle, Türkiye’de yatırım yapılması gereken en önemli şey, gençlerimizdir. Bu yolda en küçük ihmal, ülkenin geleceğini riske atar. “Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir.”
Değerli Dostlar,
Sağlıklı, mutlu ve üretken yarınlar için TÜSİAD olarak var gücümüzle çalışıyoruz. İzin verirseniz sizlere bu çalışmaların Sanayide Dijital Dönüşüm ile ilgili olanlarıyla ilgili biraz bilgi vermek isterim.
- Sanayimizin dijital dönüşümüne yönelik hazırladığımız ilk raporla, Türk sanayisinin belirli bir farkındalık seviyesine ulaşmasına katkı sağladığımıza inanıyorum. İkinci raporumuzda ise, ülkemizde şirketlerin dijital dönüşüm yolculuğundaki yetkinliklerini analiz ettik. Bir iş dünyası örgütü olarak, bu zorlu yolculukta özel sektörün yanı sıra, kamu ve akademiye düşen rolleri tanımladık.
- ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Erol Taymaz yazarlığında hazırladığımız son rapor çalışmasında ise, dijital teknolojilerin üretimi, kullanımı, yaygınlaşması ve ekonomik büyüme ile ilişkisi bakımından ülkemizin bir fotoğrafını çekmek istedik. Yarın saat 11.00’deki oturumda raporun bulgularını değerli hocamız ile birlikte özel bir panelde ele alacağız.
Özellikle bir konunun altını çizmek istiyorum; Türkiye’nin dijital dönüşümünde dijital teknolojiler konusunda bütüncül bir yaklaşım sergilenmesi ve atılım sağlayacak politikalar uygulanması çok önemlidir.
Biz, yarının Türkiyesi’ni dijital dönüşümü hedefleyen bütüncül ve yenilikçi politikaların uygulandığı, bu politikaların gerektirdiği yatırımların yapıldığı ve dijital teknoloji sektörlerine doğru yapısal dönüşümün gerçekleştirildiği bir ülke olarak görmek istiyoruz.
Güçlü adımlarla, güçlü yarınlar hayal değil. Bugün rüzgâr yoksa küreklere yükleneceğiz. Hep birlikte taşın altına elimizi koyarsak, hayal ettiğimiz yarınlar, yarınlara kalmaz.
Sevgili Konuklar,
Bilgi, paylaştıkça çoğalır. 4. Sanayi Devrimi alanında iyi uygulamaların, bu alandaki bilgi ve tecrübenin şirketler tarafından paylaşılmasının, ülkemiz için daha fazla değer yaratacağına inancımızla,
- TÜSİAD olarak “Sanayide Dijital Dönüşüm Günleri”ni hayata geçirdik. Bugün öğleden sonra bu konuda deneyim aktarımını hedeflediğimiz TÜSİAD oturumu da ümit ediyorum ilginizi çekecektir.
- Yaptığımız çalışmalarda, ülkemizde teknoloji tedarikçileri ile teknoloji kullanıcıları arasında bir kopukluk olduğunu da gördük. Tam bu soruna çözüm olacak şekilde de TÜSİAD SD2 programımızı tasarladık. SD2 Programı ile “somut ihtiyaçlar, çözüm ve fırsat alanları” üzerinden teknolojiyi üreten ve kullanan tarafları buluşturmayı hedefledik.
- Geçtiğimiz ay paydaşlığımızı yapan 13 teknoloji kullanıcısı şirket ile sorunlarına çözüm üretebilecek teknoloji tedarikçisi şirketlerin eşleşmelerini gerçekleştirdik. Program kapsamında eşleşen 14 teknoloji tedarikçisi şirket arasında ODTÜ Teknokent’ten 4 şirketin yer aldığını büyük bir memnuniyetle sizlerle paylaşmak istiyorum. Umuyoruz ki yıl sonunda bu programdan çıkacak birçok başarı hikâyesini de sizlerle paylaşacağız.
- Bir diğer öncelikli çalışma temamız da dijital dönüşümü destekleyecek bütüncül bir ekosistemin sağlanmasıdır. Ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınması için de son derece kritik gördüğümüz “kümelenme tabanlı mükemmeliyet merkezi” modelini ilgili kamu paydaşlarımızla istişare ediyoruz.
Türkiye’nin dijital dönüşümü, hepimizin meselesidir. Bu nedenle, hepimiz birbirimizin tecrübelerinden faydalanmalıyız. Mevlana’nın dediği gibi "Bir mum, başka bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez". Işıklarımızı paylaştıkça, sonunda en çok aydınlanan, Türkiye olacak.
Değerli Dostlar,
Şimdiye kadar değindiğim tüm konuların başarısının tek bir anahtarı var; o da “insan”.
Geleceğe yatırımın yolu, insana yatırımdan geçer. Bu nedenle “Eğitim şart!” diyoruz.
Eğitim şart; ama nasıl bir eğitim? Bilgi toplumuna dönüşümde ve dijital çağın eşiğinde bilimsel düşünen, 21. Yüzyıl yetkinliklerine sahip, teknolojiyi tüketen değil üreten, girişimci, değişime hızlı uyum sağlayan, sorgulayan, araştıran ve yorumlama becerisi olan gençlere ihtiyaç var. Kısaca, ODTÜ’lü gençler gibi gençlere ihtiyacımız var.
Yarının Türkiyesi için sizler gibi ilerici, özgürlükçü, yaratıcı ve sosyal sorumluluk niteliklerine sahip bireyler yetiştirmemiz birincil önceliğimiz olmalı. Çünkü “Bir ülkenin geleceği, o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.”
Değerli Dostlar,
Dünya Ekonomik Forumu’nun “İşlerin Geleceği / Future of Jobs” raporuna göre, hızla gelişen teknoloji, iş yapış biçimlerini şimdiden dönüştürmeye başladı. Sadece 3 yıl içinde ileri robotik, otonom ulaşım, biyoteknoloji ve yapay zekânın etkisinin daha yoğun yaşanması bekleniyor.
2020 yılı itibariyle bugün önemli sayılan yeteneklerin %35’inin yerini yeni yeteneklere bırakması, geleceğin mesleklerinin de buna göre şekillenmesi öngörülüyor. Sadece 2 yıl sonranın en önde gelen becerileri “problem çözme”, “eleştirel düşünme” ve “yaratıcılık” olarak dikkat çekiyor. Yine Dünya Ekonomik Forumu’nun bir çalışmasına göre, 2015 ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de iş hayatı için gerekli görülen temel becerilerin %41’i 2020 itibariyle değişmiş olacak.
Bu hızlı dönüşüm, ekonomilerin ihtiyaç duyduğu insan yetkinliklerini ve eğitim sistemlerini çok yakından ilgilendiriyor. Eğitim sistemleri, yeni nesilleri bugünden öngöremediğimiz problemleri çözmek için, keza henüz adını bilmediğimiz, teknoloji içeriği yüksek işler için hazırlamak durumunda.
Biz, bunun için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Bu çerçevede; TÜSİAD olarak, uzun yıllardır okul öncesinden yükseköğrenime kadar her kademede eğitim niteliğinin yükseltilmesi gereğini raporlarımızla vurguluyoruz.
2014 yılından bu yana ise özellikle, disiplinlerarası bir yaklaşımı temsil eden “STEM+A” (Fen, Teknoloji, Matematik, Mühendislik+Sanat) alanına odaklandık. Böylece eğitimde bilim ve hayal gücünü bir potada eritmeyi hedefledik. Çünkü “Hayalin kanatlarında uçan bilim, mucizeler yaratacak güçtedir.”
Sevgili Dostlar,
Hepimizin zaman zaman kullandığı üzere, değişimi en iyi anlatan cümle şudur: “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”
Daima çağdaş kalabilmenin yolu, her işimizin merkezine sürekli gelişmeyi almaktır. Sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşmamız için sürdürülebilir fikirler üretmemiz ve sürdürülebilir kurumlar oluşturmamız gerekiyor. Bunun yolu da yeni nesilleri 4. Sanayi Devrimi’nin unsurlarını kucaklayan ve Ar-Ge ve inovasyon kültürü ile donanmış bireyler olarak yetiştirmemizden geçiyor.
Bu noktada en güçlü öz kaynağımızın, girişimcilik iştahı yüksek gençliğimiz olduğuna inanıyorum.
Değerli Konuklar,
TÜSİAD olarak biz, fikirlerini özgürce ifade edebilen girişimci gençlerin, hayallerini gerçekleştirebilmesi için bir ekosistem oluşturduk. Bunun odağında, Bu Gençlikte İŞ Var! Projesi bulunuyor. Bu proje ile gençlerimize girişimciliği bir kariyer seçeneği olarak sunuyoruz.
2011 yılında projenin temellerini ODTÜ’de attığımız için, yıllar içerisinde projenin nereden nereye geldiğini sizlerle paylaşmaktan ayrı bir keyif duyuyorum. Bugüne kadar 78 il, 180 üniversiteden 12 bini aşkın gencimiz süreçlerimize katıldı, 300’e yakın gencimize girişimcilik eğitimi verdik, 214 gencimiz ise TÜSİAD üyeleri ile birebir çalışma ve iş fikirlerini geliştirme fırsatı yakaladı. Demek ki, konuşmamın başında dediğim gibi gerçekten değişim başkentten başlıyormuş.
TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! girişimcilik programında çevresel etkiyi önemsediğimiz girişimcilik programımızda “Yerel Üret, Yerel Tüket” vizyonu ile bölgesel problemlere, o bölgenin gençleri tarafından çözümler üretilmesini hedefliyoruz.
Yeni dönem başvurularını 1 Kasım-3 Aralık arasında alacağız. Bu vesile ile bu sene ODTÜ’den geniş bir katılım beklediğimizi belirterek hepinizi Bu Gençlikte İŞ Var!’a katılmaya davet ediyorum.
Sevgili ODTÜ’lü Genç Arkadaşlarım,
Bu noktada sözlerim sizler için. Sizlerle bazı tavsiyelerimi paylaşmak istiyorum:
- Başkasını asla taklit etmeyin. Her daim kendiniz olun.
- Zamanınızı iyi kullanın çünkü telafisi yoktur.
- Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin.
- Binlerce yıllık gelenek ve değerlerinizi kaybetmeyin.
- Bilimin ve doğanın dili matematiktir. Hayata matematiksel yaklaşın.
- Girişimci olun. Ve karşılaşacağınız her zorlukta “Mutlaka başaracağım” sözünü hatırlayın!
- Büyük hedefiniz, sadece kendiniz için değil; bu ülke için olsun.
- Daima hayalleriniz olsun ve onları gerçekleştirmek için çok çalışın. Hiçbir zaman pes etmeyin.
- Her şeyimizi borçlu olduğumuz Atatürk’ün ilkeleri, yaşam boyu sizin de ilkeleriniz olsun! O zaman, yaşam boyu yolunuz da açık olur.
Şimdiden Cumhuriyetimizin 95.yılı kutlu olsun…
Değerli Rektörüm, Değerli Dostlar, Sevgili ODTÜ’lü Gençler,
Gerçekten, akademi ortamının verdiği enerji ve umut bizleri çok fazla motive ediyor.
Sözlerimin sonuna gelirken, itiraf etmem gerekir ki ODTÜ’de kapanış yapmak zor.
ODTÜ’nün bir gelenek haline gelen mezuniyet törenlerinde, birbirinden yaratıcı pankartlar taşıyan gençlerin her yıl tribünleri dolduran binlerce gururlu aileye yaşattıkları heyecandan daha büyük bir söz söylemek zor.
Ama şunu paylaşmak isterim. ODTÜ’de insan, yaşadığı dünyayı daha iyi bir konuma getirebileceğini hissediyor. Türkiye’de pek çok alanda ilklere imza atan ODTÜ’lülerin, Türkiye’nin dijital dönüşümünde de katkısı büyük olacaktır.
Bu ruhu, “Bizler Dünyayı Değiştirebiliriz.” diye özetlemiştiniz. Bugün bu salonda bana yaşattığınız his, aynen budur: Ben eminim ki sizler, dünyayı değiştirebilirsiniz!
Yarının Türkiyesi’ne sizlerle çok daha güvenle ve umutla baktığımı belirterek, hepinizi bir kez daha TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
Sevgiyle kalın