Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
Sizleri, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Teknoloji dünyasından bir iş insanı olarak bugün, perakende ve teknoloji sektörlerinin liderleri ve çok değerli uzmanları ile bir arada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Değerli Dostlar,
Bu sabah bu salona girerken şunu düşündüm: Faaliyette bulunduğunuz sektörün adı, PE-RA-KEN-DE. Fakat Türkçe’de sanıyorum en sık yanlış telaffuz edilen kelimelerimizden biri. Hepimizin bildiği anlamı: “Malların teker teker veya birkaç parça durumunda azar azar satılmasına dayanan satış biçimi”. İlginçtir; Türk Dil Kurumu’na göre bir anlamı daha var: “Düzenli olmayan, dağınık, perişan”.
Bugün, kelimenin her iki anlamını da irdelemek lazım . Perakende kavramı, artık sadece bir satış biçiminden öte, online ve offline olmak üzere, bütünleşik ve kusursuz bir müşteri deneyimi sağlamayı ifade ediyor. Üstelik, her gün bir yenisi çıkan teknolojik gelişmeler neticesinde, bugünlerde perakende sektöründe de sürekli bir düzen değişikliği var. Ama TDK’nın “dağınık, perişan” tanımına eminim düzeltme yaptıracak itirazımızı yapacağız. J:)
Değerli Konuklar,
İnsanlığın rönesansa benzer köklü dönüşümü, dijital teknolojinin hayatımıza girişiyle tarihlenir değdiğimizde hata yapmayacağımıza inanıyorum. Dijitalleşme, bilimi, siyaseti, ekonomiyi, sanatı aynı anda kökten etkileyip değiştiren bir dönüşümün adıdır. Mikrodan makro seviyeye doğru süregelen dijitalleşme serüvenini bireyden topluma, son kullanıcıdan şirketlere kadar geniş bir perspektifte okumak mümkün. Öyle ki, dijitalleşmenin etkileri artık hayatın her alanına nüfuz etmiş durumda.
Diğer sektörlerden farklı olarak, perakendedeki dijital dönüşümünün sebebi ise sadece teknolojik gelişim değil. Aksine, tüketiciden gelen ihtiyaç, beklenti ve taleptir.
Artık bilgiye hızla ulaşılıyor; veri hızla derinleşiyor, tüketici tercihleri çeşitleniyor. Otomasyon, yapay zeka, nesnelerin interneti, “paylaşım ekonomisi” gibi yeni iş modelleri tüm hayatımızı ve iş yapış biçimlerimizi kökten değiştiriyor. Yakın bir gelecekte daha akıllı şehirler, daha akıllı endüstriler ve sonunda daha akıllı bir yeryüzü söz konusu olacak. Bütün bu “daha akıllı” işlerden korkmamak gerekir! Albert Einstein’ın “Hayat bir bisiklet gibidir, dengeyi sağlayabilmek için sürmeye devam etmek gerekir” sözü bu döneme çok uyuyor.
Değerli Konuklar,
Her geçen gün yeni meslekler, iş tanımları, organizasyonel yapılar, nihayetinde yeni bir iş kültürü doğuyor. Hem üretim metotları ve ürün geliştirmede, hem de hizmet sunum süreçlerinde yeni dinamikleri eş zamanlı olarak dikkate almamız gerekiyor. Tüketici tercihlerinin sınır tanımadığı ve beklentilerin hızla yükseldiği bir dönem bu…
Ve bu dönemde yeni bir tüketici tanımı yapılıyor. Daha kalitelisini, daha farklısını veya daha hızlı temin edilebileni, daha çevre dostu olanı veya daha az doğal kaynak kullananı, kısacası hep “daha” fazlasını talep eden bir tüketici kitlesi bu.
Sevgili Dostlar,
Neden “tüketici”den hep bir bilinmeyen, tercihi tahmin edilemeyen, az önce bahsettiğim gibi daima “daha fazlası”nı isteyen gizemli biri gibi bahsederiz? Kimdir bu “tüketici” dediğimiz? Tüketici, şu anda yan koltuğunuzda oturan kişidir. Tüketici, aileniz, eşiniz dostunuzdur. Bir başka deyişle; tüketici aslında sizsiniz!
Örneğin hepimiz artık yüz yüze iletişimdense, daha çok ekranlar üzerinden ve elektronik ara yüzler aracılığıyla iletişim kuruyoruz. Her gün restoranlarda ve kafelerde oturmuş, yalnızca akıllı telefonlarıyla, tabletleriyle ve hatta bugünlerde akıllı saatleriyle ilgilenen insanlar görüyoruz. İnsanlar, ilişkilerini sosyal medyada başlatıp yine orada bitirebiliyor. Hatta gazeteleri artık dijital yüzeylerden çevirerek okuyoruz, öyle değil mi?
Özetle, dijitalleşme insan hayatının tam da merkezindedir. Bu yeni düzen, insanı merkeze alarak, markaların yenilikçi fikirlere yatırım yapmasını; ürün ve hizmetlerin tasarım, üretim ve sunumunda teknolojiyi odağa almasını gerektiriyor. İş ve yönetişim modelleriniz dijitalleştikçe, verimliliğimiz de artıyor.
Değerli Dostlar,
Elbette teknolojinin fırsat ve avantajlarıyla birlikte, bu işin risklerinden de bahsetmemiz gerekir. Nedir bunlar? En başta, satış, pazarlama ve dağıtım pratiklerinin sürekli olarak güncellenmesi gerekliliği. Zira, müşterilerin hayatına giren yeni teknoloji ve cihazlar ile birlikte ürünleri keşfetme, değerlendirme, satın alma, teslim alma, kullanma ve iade etme süreçlerinin tümü değişti.
Örneğin, Beacon teknolojisi ile müşterilerinize özelleştirilmiş teklif ve mesajlar gönderebiliyorsunuz. Bu salonda eminim bu teknolojiden şu ana kadar faydalanmayan yoktur. Yine birçoğunuzun halihazırda yararlandığı bir teknoloji olan “Coğrafi sınırlama” (Geo-fences) dünyada her gün daha çok yaygınlaşan bir başka uygulama. Bu sayede müşterilere, belirli alanlarda park yeri yönlendirmesi, ücretsiz Wi-Fi ve özel etkinlikler hakkında mobil cihazlarına bildirim gibi hizmetler sunulabiliyor. Bir de perakende zincirlerinin mağaza içinde pazarlama için kullandıkları robotları ele alalım. Mağazada dolaşıp müşterilerle iletişime girebilen bu robotlar; müşterileri mağaza girişinde karşılıyor, ürünlerle ilgili promosyon bilgilerini veriyor, çocuklarla oyunlar oynayıp müşterilerle selfie çekerek mağaza içinde eğlenceli bir müşteri deneyimi sunuyor.
Değerli Konuklar,
TÜSİAD olarak BCG ve Gittigidiyor iş birliği ile tanıtımını geçtiğimiz Nisan ayında yaptığımız E-Ticaret Raporu’muzda da vurguladığımız üzere; değişen teknolojilerle birlikte müşterilerin de artık yeni talepleri var. Nedir bunlar?
- Markalarla her an her yerden bağlantıya geçmek,
- Her ürüne, servise ve bunlar hakkındaki bilgilere her kanaldan ulaşabilmek,
- Tüm kanallardan markalar ve bu markalarla ilgilenen diğer müşteriler ile iletişim halinde olabilmek,
- Ve bu işlemler için minimum efor harcamak.
Şirketlerin başarılı satış oranlarını yakalamak için artık sadece mağazaya müşteri çekmeleri yeterli değil. Günümüzde, hem dijital hem de gerçek dünyada zaman geçiren müşterilerle etkileşime girmek ve müşteri deneyiminin her adımında bulunabilmek için hem online hem offline kanalların birbirine entegre şekilde yönetilmesi, yani “tam kanal” (omni-channel) yönetimi başarı getiriyor.
Değerli Konuklar, Pazar araştırması şirketi IDC, birden fazla kanaldan alışveriş yapan müşterilerin müşteri yaşam süresi değerinin %30 daha fazla olduğunu belirtiyor. Bu, göz ardı etmememiz gereken bir oran.
ABD perakende devi Macy’s ise dijital pazarlamaya ayırdığı 1 dolarlık bütçenin mağazalarına 6 dolarlık alışveriş olarak döndüğünü ifade ediyor. 2015 itibariyle ABD’de online perakendecilik faaliyetlerinden en çok ciro elde eden ilk 25 firma listesi incelendiğinde, bu 25 firmanın 18’inin esasen klasik perakendeci firmalar olduğu gözlemleniyor. Diğer yandan, ABD gibi perakende sektörünün dijitalleşmesinin gelişmiş bir seviyeye ulaştığı bir pazarda bile, listenin ilk 10'undaki çoğu klasik perakendecilerin online'da yarattıkları cironun henüz çok yüksek seviyelere ulaşmadığı görülmekte. Bu, çok açık bir fırsat.
Bizde durum nasıl, gelin bir de buna bakalım birlikte. Ülkemizde perakende sektörü 2017’nin ilk yarısında hafif toparlanma gösterse de sektördeki durgunluk maalesef henüz ortadan kalkmış değil. Bununla beraber, siz değerli perakendecilerimizin yapacağı bazı çevik hamlelerle bu tabloyu bir fırsata çevirmemiz mümkün.
Güzel haber; mega ve büyük ölçekli perakendecilerimizin son dönemde online'da var olmanın önemi konusundaki farkındalıkları yükselmeye başladı. Bununla birlikte, ilk 100 perakendecimizden 35'inin doğrudan kendilerinin yürüttüğü e-ticaret faaliyetinin bulunmadığı da dikkat çekiyor.
Buradan çıkan sonuç aslında şu; değerli dostlar: Klasik perakende firmalarının henüz e-ticaretin nimetlerinden yeterince yararlanmadığı. Bu markaların, e-ticaret ekosistemine daha fazla dahil olmalarını bu nedenle çok önemsiyoruz. Perakende sektörümüzün dijital dönüşümünü gerçekleştirmesi sayesinde offline ve online kanalların net bir strateji dahilinde birbirine entegre edilmesi ile firmalarımız buradaki dev potansiyelden faydalanacaktır.
Değerli Konuklar,
Son 3-4 yılda pazarlama dünyasının en fazla kafa yorduğu ve tartıştığı konulardan biri de malumunuz “Büyük Veri”. Teknolojiden pazarlamaya pek çok sektöre damgasını vuran Büyük Veri’nin, aslında yeni bir kavram olmamasına rağmen, önemi yeni yeni anlaşılıyor. Büyük Veri, markalara müşteri talebine ilişkin öngörü ve analiz imkanı sağlayarak, üretim merkezli tedarik zincirinden tüketici merkezli talep zincirine geçiş için fırsatlar sunuyor. Büyük Veri’nin işlenme olanaklarının ve hızının artması önümüzdeki 10 yılda, inanın, hayatımızı şekillendirecek en önemli unsurlardan biri.
Hepimiz, mobil teknolojilerin etkisiyle zamanımızın çoğunu online olarak geçiriyoruz. Her geçen gün hakkımızda daha fazla veri oluşuyor ve bu da Büyük Veri kavramının içini her saniye daha da dolduruyor. Sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflar, iletiler, kaydettiğimiz profil bilgileri, yaptığımız her yorum ve check-in kaydediliyor. Veri tarihi incelendiğinde, insanlık hiç bir zaman böylesine yoğun bir bilgi üretiminde bulunmamıştır.
Teknolojinin gelişmesi ile hayatımıza giren “Internet of Things” yani “Nesnelerin Interneti” iletişim ağı ile etrafımızdaki nesneler artık birbiriyle konuşup bize daha akıllı ve kişisel servisler sunabiliyor. Her gün kullandığımız kol saati veya bardak gibi nesneler, zamanla kendisinde biriken veriler ile bize özel servisler sunmaya başladı bile. Büyük Veri’yi en iyi şekilde değerlendirmek için verilerin işlenip saklanacağı altyapıları oluşturmamız gerekiyor.
Değerli Konuklar,
Bizim en büyük avantajımız, şüphesiz; yenilikçi Türk iş dünyasının ve genç, dinamik, değişime açık Türk toplumunun yeni teknolojilere ve değişime uyum sağlama iştahı ve gücüdür. Unutmayın; değişim için en iyi zaman, şimdiki zamandır.
Bu ilham verici etkinliğin çok keyifli geçmesini diliyorum. Etkinliğin, perakende sektörünün dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.