Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu değerli organizasyonda sizinle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum.
Değerli Dostlar,
Hepimiz yıllardır iş dünyasının içinde, yani “saha”dayız. Kurallara göre oynayanın kazandığı dönemleri birlikte yaşadık. Oysa gördük ki, artık kurallar bir çok yerde olduğu gibi, iş hayatında da değişiyor. Dünyanın seyrini bir futbol maçı gibi düşünürsek, artık tüm ülkeler için maçın seyri değişti. Taktiklerini ezbere bildiğimiz ezeli rakiplerin yerini, yepyeni bir rakip aldı: Dijital dönüşüm. Artık sahada oyunu değiştiren de, domine eden de, bu değişime ayak uyduranlar olacak!
Değerli Konuklar,
Dijital dönüşümün etkilerinin ardı arkası kesilmiyor. Rekabet her zamankinden daha çetin, verimlilik baskısı her gün bir önceki günden daha fazla, müşteri beklentileri hem farklılaşıyor, hem çeşitleniyor. Uzun lafın kısası, dijital dönüşümle birlikte düne kadar avucumuzun içi gibi bildiğimiz iş süreçleri baştan ayağa, ayaktan başa değişiyor. Özetle, iş hayatının altı üstüne geliyor. Böyle sarsıcı, kökten değişim dönemlerinde bana her zaman güç vermiş bir söz vardır. Bugün sizinle de paylaşmak isterim: "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir, diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Değişen koşullarda ayakta kalabilmek için, yenilikçi fikirlere inanmak ve yatırım yapmak bu nedenle çok önemli. Teknolojiyi sadece ürün ve hizmetlerin tasarım, üretim ve sunumunda değil, hayatın odağında tutmak gerekiyor artık. Ama gelin biz bu sabah, teknolojinin “iş hayatı”na etkilerine “zoom”layalım. Bilgisayarların işlem gücü ve bulut depolama kapasitesinin genişlemesiyle birlikte dünyanın mevcut veri akımı dev bir dalgaya dönüştü. 2020 yılına kadar, yani çok uzak değil sadece 2 sene içinde, 50 milyar akıllı cihazın ve milyarlarca akıllı sensörün bağlanması ile küresel veri arzının, her iki yılda bir, iki katın üzerinde artış göstermeye devam etmesi öngörülüyor. Bilgisayar mühendisliği eğitimi almış olmama rağmen, gelişmelerin hızı zaman zaman beni bile hayrete düşürüyor.
Bilgi teknolojileri sistemleri, müthiş bir hızla bulut ortamına geçiyor. Dijital ortamda hızla üretilen, yüksek hacimli ve çeşitlilik arz eden büyük verinin nasıl saklanacağı, işleneceği ve analiz edileceği sorusu, zorlu ama bir o kadar da fırsatlarla dolu bir keşif alanı adeta. Verilerle geçmişi değerlendirmek güzel bir şey ama yeterince veri olursa ve bunları uygun şekillerde işleyebilirsek geleceği de tahmin etmeye başlayabiliriz. Rekabette öne geçmek için büyük veri sayesinde ne kadar veriye sahip olduğumuz değil, o veriyle neler yaptığımız önemli.
Sevgili Dostlar,
Biz, TÜSİAD olarak uzun yıllardır teknoloji ve inovasyon, son dönemlerde de dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0 konularını, ülkemiz ve iş dünyamızın gündeminde üst sıralara taşımaya çalışıyoruz. 4.Sanayi Devrimi’nin yaratacağı fırsatları ve ülkemizin potansiyelini, 2016 yılında yayınladığımız “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği için Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” raporunda ele aldık.
Ülkemizde 4. Sanayi Devrimi’nin başarılı olması durumunda %5 ile %15 arasında bir verimlilik artışı olabileceğini öngördük. Sanayi üretiminde yıllık yaklaşık %3’lük büyümenin meydana gelebileceğini belirttik. Bu da Türkiye ekonomisinin yıllık %1 ve üzerinde büyümesine tekabül ediyor. Ülke ekonomisinde meydana gelecek ek büyümenin hem istihdamı hem de yatırımı tetikleyeceği aşikar.
Değerli Konuklar,
“Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar.” 4.Sanayi Devrimi seyahatinin ilk adımı da dijital teknolojileri değer zincirinin tamamına entegre etmektir. Geldiğimiz noktada, gelişen internet ve sensör teknolojileri sayesinde daha önce hiç olmadığı kadar fazla veri üretilmeye başlandı. Sensör fiyatlarının %40 ucuzlamasıyla 1 GB veri maliyeti %80 ucuzladı. Bu verileri depolamanın maliyeti giderek düşüyor. Bulut altyapısı maliyetleri beş yıl öncesinin 20’de birine indi.
Veri analizi için kullanılan işlemci gücü ise artış eğiliminde. Artan işlem hızlarıyla kompleks analizleri mümkün kılan teknoloji dostu programlar geliştiriliyor. Yapay zeka ve akıllı sistemler fantastik filmlere konu olmaktan çıktı, hem imalat sanayinin hem de hayatlarımızın içinde. Neticede dijital teknolojiler gittikçe ucuzlayarak daha erişilebilir ve uygulanabilir hale geliyor. Öte yandan, siber saldırılar karşısında operasyon sürekliliğini sağlayacak güvenlik çözümlerinin iyileştirilmesi, acil durum senaryoları ve önleyici tedbirler tartışılıyor.
Peki Türkiye sanayisi olarak biz bu yolculuğun neresindeyiz? Geçen yıl “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği” çalışmamızda, imalat sanayinde 10 farklı sektörde faaliyet gösteren 108 şirket ile anket yaptık. Şirketlerin, sanayide dijital dönüşümün rekabetçilik açısından taşıdığı önemin farkında olduğunu memnuniyetle gördük. Fakat şirketlerin teknoloji kullanım seviyeleri incelendiğinde daha yolun başında olduğumuz da bir gerçek.
Büyük Veri analizi, Türkiye’de hem teknoloji üreticisi hem de kullanıcısı şirketlerin odaklanılması gerektiğini düşündüğü teknolojilerden biri olarak ön plana çıktı. Büyük Veri teknolojisinde yerli tedarikçilerin tercih edilme oranının %51 olduğunu saptadık. Bu, diğer teknolojilere kıyasla oldukça yüksek ve memnuniyet verici bir oran. Yapay zeka teknolojisi ise Türkiye’deki şirketler tarafından uygulanmamasına rağmen şirketlerin çoğu yapay zekayı odaklanılması gereken öncelikli teknolojilerden biri olarak görüyor. Yapay zeka, ülkemizde en az yerli teknolojinin olduğu alan. Aynı anket çıktılarına göre Türkiye’deki şirketlerin %10’u bulut teknolojisini kullandığını belirtiyor. Türkiye’de teknoloji kullanıcısı şirketler bulut alanında %44 oranında yerli tedarikçileri tercih ediyor.
Bununla birlikte, şirketlerin dijital teknolojileri üretim sistemlerinde uygulama yetkinlikleri oldukça düşük. Türkiye’de sanayide dijital dönüşümün başarıyla gerçekleştirilmesi için kamu, özel sektör ve akademi dahil tüm paydaşların aktif olarak rol oynayabileceği sürdürülebilir bir ekosistem şart. Bu bağlamda, şirketler strateji ve yönetişim yetkinliklerini geliştirmeli ve sanayide dijital dönüşüm konusunda yapacakları yatırımları stratejik hedeflere göre önceliklendirmeliler.
Sanayide dijital dönüşüm yolculuğunda nitelikli çalışan ihtiyacı, veri güvenliği, bağlantı standartları ve altyapısı gibi ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Bu konularda ise kamuya büyük rol düşüyor. Ülkemizde şirketlerle yerli ve yabancı tedarikçiler arasında köprü kuran yapıların bulunacağı bir ekosisteme ihtiyacımız var. Bu doğrultuda oluşturulacak politikaların, ana sanayi ve büyük şirketlerle KOBİ’leri bütünsel olarak hedeflemelerinin yanı sıra şirketlerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmeleri de büyük önem taşıyor. Ayrıca, birçok sektörü yatay kesen bilgi teknolojileri ve dijitalleşmenin çeşitli yönlerinin, çeşitli bakanlıkların sorumluluk alanına girdiği hepimizin malumudur. Konunun üst düzeyde sahiplenilmesi sektörün gelişimine önemli katkı sağlayacaktır.
Değerli Konuklar,
Yapay zeka, bulut, büyük veri gibi teknolojiler, ülkemizin küresel rekabetçiliğinde kaldıraç etkisi yapacaktır. Ülkemizde bu teknolojilerin üretilme yetkinliğinin artırılmasını ve yatırım ortamını geliştirici düzenlemelerin hayata geçirilmesini önemsiyoruz. Böyle bir çağda, Türkiye olarak değişimin dışında kalmak gibi bir seçeneğimiz olamaz. Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitemizin artırılmasından eğitim reformuna kadar geniş bir yelpazede doğru strateji ve kurumlar arası işbirliği geliştirilmesini önemsiyoruz.
Avrupa Komisyonu verileri, gelecekte tüm işlerin dijital beceriler gerektireceğini ve 2020 yılında, evet sadece 2 sene sonra, bilgi iletişim teknolojileri alanında çok ciddi pozisyon açığı olabileceğini öngörüyor. Ülkemizde eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyler yetiştirmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim.
Bu bakışla STEM+A eğitimini, yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik, sanat disiplinlerinin “birbiriyle bağlantılı şekilde” ele alındığı eğitim yaklaşımının yaygınlaşmasını çok önemsiyoruz ve bu alanda da çalışmalar yapıyoruz. Genç nüfusun STEM alanlarında başarı düzeyini yükselterek, gençlerimize analitik ve eleştirel düşünme yeteneğini kazandırarak bilim ve teknolojide ilerlememiz mümkün olacak.
Sevgili Dostlar,
En başta söylediğim gibi, tüm dünyada teknolojiyle birlikte iş hayatının altı üstüne geliyor. Nazım Hikmet’in şiirinde geçtiği gibi… “Daha son sözü söylemedi hayat… Belki yarınlar, mutlu sonlar var?” Ben inanıyorum ki Türkiye’nin yarınlarında şampiyonluklar, başarılar, zaferler, sevinçler ve mutlu sonlar var.
Son olarak, IDC Türkiye’ye davetleri için teşekkür ediyorum. Bu değerli etkinliğin ülkemizin dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle hepinizi bir kez daha TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.