Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


Fortune 500 Gala Konuşması, 26.09.2018





Saygıdeğer Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Fortune 500, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kurumların gösterdikleri emek, ürettikleri değer ve yarattıkları fayda açısından bir gurur vesilesidir. Bu akşam, bu gurura sizlerle birlikte ortak olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu özel galayı düzenleyen Fortune Türkiye ailesiyle içten tebriklerimi paylaşıyorum.

Değerli Konuklar,

Bu gece burada, Türkiye’nin en büyük şirketlerinin bir arada bulunması vesilesiyle, toplumca sahip olduğumuz büyüklüklere de değinmek istiyorum. Temelinde büyük insanların büyük hayallerinin olduğu, umutları ve hedefleri büyük bir ülkeyiz. Yarattıkları değerle büyüyen şirketlerimiz, bu büyük hayallere ve hedeflere de ilham veriyorlar.

“Fortune” yani “şans”; kapılarını kaçanlar için değil; kovalayanlar için ta ardına kadar açar ve cesaretli olanlara gülermiş. Benim şansla ilgili düşüncem, ne kadar çok çalışırsak, o kadar çok şanslı olacağımızdır. Zira, herkesin kendi şansını kendisinin yaratacağına inanıyorum. Ülke olarak, yaşadığımız her şeye rağmen, başarılı şirketlerimizin sayesinde ekonomik zorlukların üstesinden gelebiliyoruz.

İşte bu nedenle; Türkiye’nin en büyük şanslarından biri, Fortune 500 listesinde yer alan sizlersiniz! Bu yılki listeye adını yazdıran tüm başarılı şirketlerimizi bu vesileyle gönülden kutluyorum.

Değerli Konuklar,

Zaman hızla akıp gidiyor. Eminim; önümüzdeki yıllarda bu masalarda ve bu kürsüde yeni yüzler görecek, yeni başarı hikayeleri dinleyeceğiz.  Bakın, bu yılın en büyük 500 şirketi sıralamasında 94 yeni şirket, yerini aldı bile. Bu sene ayrıca, Fortune 500 listesinde,  ezber bozan gelişmeler gözümüze çarpıyor. 2017 senesinde, ciro bazında toplam net satışlarda tarihin en yüksek seviyesine ulaşılmış.

Bu, 2017’de Türkiye’nin geçtiği önemli süreçler göz önünde bulundurulduğunda, çok önemli bir başarıdır. “Başarı, hazırlıkla şansın buluştuğu yerdir.” “Başarının anahtarı eylem; eylem için gerekli olan ise azimdir”. Emin olun, bugün bizleri bu salonda bir araya getiren; sizlerin azimli çalışmalarınızdır. Ellerinize, emeklerinize sağlık.

Değerli Konuklar,

Başarılı şirketlerimiz, başarılı bir Türkiye’nin de temelidir.

Önümüzdeki dönemin, oldukça zorlu geçeceği hepimizin malumudur. Çalışkanlığa, sabretmeye, öğrenmeye açıklığa ve sevgiye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Başarıyı ölçtüğümüz kriterler her ne kadar ciro, kâr gibi sayısal veriler olsa da; bizi başarıya götüren esas niteliklerin, insani nitelikler olduğunu unutmamalıyız!

İnsana değer veren kurumların zorlu dönemlerde bile ne kadar iyi performans gösterdiklerini, verimliliklerini ne kadar arttırdıklarını yakın tarih bütün dünyaya göstermiştir. Artık insan kaynağına odaklananların, daha kârlı çıktığı sır değil. Rekabette öne geçmenin yolu, “insana” yatırım yapmaktan geçiyor. Çalışanına değer veren şirketler, kazanıyor. Bugün artık, geleceğin başarılı şirketleri arasında yer alabilmek için, insana değer vermek, gereklilikten çok zorunluluktur.

Şunu unutmamalıyız ki; insandan daha önemli hiçbir şey yok. Birbirimize her zamankinden daha çok sahip çıkmamız, umut duygusuyla motive olmamız, tüm insanların iyiliğini ve refahını gözetecek yaklaşımlarla toplumsal kutuplaşmaları bir kenara bırakıp, dayanışma içinde birbirimize destek olmamız gereken bir dönemdeyiz. Kısaca, birbirimize tutunmalı, birbirimizi aşağıya değil, yukarıya çekmeliyiz.

Unutmayın, herkes değerlidir. Bütün, parçadan büyüktür. “Baş başa vermeyince, taş yerinden oynamaz”. Birlikte olursak, her zorluğun üstesinden geliriz.

Değerli Konuklar,

Bu yıl da, petrol ve enerji sektörleri, Fortune 500’ün ilk sıralarındaki ağırlıklarını koruyor.  Bununla birlikte; teknolojik dönüşümün etkisiyle bundan 20 yıl önce listede yer almayan pek çok sektörün oyuncuları, Türkiye’nin en büyük şirketleri arasına girmeye devam ediyor. Yaşadığımız değişimi, dönüşümü çok net bir şekilde ifade eden bu gösterge, önümüzdeki dönemde de etkisini sürdürmeye devam edecek. Bunu, iyi okumak gerekiyor.

TÜSİAD olarak uzun bir süredir sanayinin, hizmetlerin ve kurum kültürlerinin dijital dönüşümünü gündeme getiriyor, düzenlediğimiz etkinliklerle bu alanda farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. Bu alanda yapmış olduğumuz çalışmalar bizlere gösteriyor ki, özellikle önümüzdeki dönemde kurumlarımızın verimliliğini artırmada teknoloji çok önemli roller üstlenecek.

Zira üretim ve hizmet süreçlerine teknolojiyi entegre eden, teknolojik dönüşümlerini tamamlayan kurumların becerilerini, çevikliklerini ve üretkenliklerini artırdıkları ortada. Şurası çok net: Ne kadar maharetli olursanız olun; pirinç yoksa pilav yapamazsınız!

Dijital dönüşüm olmadan da, geleceğin başarılı ekonomileri arasında yer alamazsınız! Türkiye’nin dijital dönüşümü için hep birlikte azimle çalışacağız.

Değerli Konuklar,

Türkiye’nin dünyada söz sahibi olması için en önemli etken, ekonomik güçtür. Ülkemiz, ekonomik olarak maalesef bir kez daha zor bir dönemden geçiyor. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Kısaca hep birlikte hatırlamamızda fayda var.

Hayatta da, ekonomide de ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz. Çünkü tarih değil; hatalar tekerrür eder.

Ülke olarak son yıllarda yaşadığımız dış ve iç gelişmeler ortada. Ekonomimizin iki omzunda, iki ağır taş var. Biri yüksek borç; diğeri yüksek enflasyon. Biz daha bu yükleri hafifletmeden, yeni gelişmelerle hem omzumuzdaki taşlar ağırlaştı; hem sırtımıza yeni yükler bindi.

“Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar sorumludur.” anlayışıyla,

  • Sadece bugünü değil, ileriyi düşünen politikalarla dengeli bir büyümenin sağlanması gerektiğini,
  • Güven veren, yapısal sorunları giderici reformları yapacak yeni bir ekonomi yaklaşımına olan ihtiyacımızı,
  • Ekonomik büyümenin yüksek olması değil; doğru bir kompozisyona sahip olmasının önemini her vesileyle paylaştık. Bizim önerimiz daima, makroekonomik istikrarı sağlayacak tedbirlerin alınması ve dengeli bir büyüme hedeflenmesiydi.

Bugün ekonomimizin en büyük sorunu, enflasyondur. Enflasyon sorununun üzerine yeterince kararlılıkla gidilememesi, beklentilerde kalıcı bir bozulma ve Merkez Bankası’nın kredibiletisinin sorgulanmasına neden oldu. Bu da döviz kurunda dalgalanmalara ve değer kayıplarına yol açtı. “Hangisi sebep, hangisi sonuç?” tartışmalarıyla bir hayli vakit kaybettik.

Oysa; en temel sebep ekonomimize olan güvenin azalması; en temel sonuç ise paramızın değerini kaybetmiş olmasıdır. Bir hükümetin ekonomide temel görevi, parasının değerini korumaktır. Şimdi çözüm için seferber olmuş durumdayız ancak kuyuyu susamadan önce kazmak gerekirdi.

Türkiye ekonomisi, daha istikrarlı, kurallı ve öngörülebilir olmayı hak ediyor. Bugün, yapılması gereken en önemli şey, ekonomi yönetimlerine olan güvenin tazelenmesidir. Bu zorlu dönemin ağrısı sancısı, en çok ekonomide hissediliyor.

Ekonomideki ağrı ihmale gelmez. Çünkü ağrı; bazı şeylerin doğru gitmediği anlamında bizi uyaran hayati bir ikaz sistemidir. Hipokrat milattan önce 5. yüzyılda “Ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır” demiş. Ekonomimizdeki ağrıyı dindirmek için yeniden dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme sürecine süratle dönmemiz gerekiyor.

Değerli Konuklar,

Suya düştüğünüz için değil; sudan çıkmadığınız için boğulursunuz. Sudan nasıl çıkacağımızı gösteren, ekonominin yeni yol haritası geçen hafta açıklandı. Kamuoyuyla paylaşılan Yeni Ekonomik Program’ın gerçekçi hedefler içerdiğine inanıyoruz.

İş dünyasının bu hedeflere daha fazla destek vermesi için yüksek katma değerli üretim hamlelerine ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İşte sözünü ettiğimiz dijital dönüşümün de en önemli katkısı budur. Türkiye,  cari açıktan döviz borçluluğuna kadar pek çok sorununa dijital dönüşüm sayesinde yüksek katma değerli üretim becerileri kazanarak çözüm bulabilir.

Kayıtdışı ekonomiyi ortadan kaldıran, Avrupa Birliği ile üyelik entegrasyonuna ağırlık veren, demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler boyutunda yapısal reformlarını hızlandıran politikalarla, içinde bulunduğumuz bu dönemin üstesinden başarıyla gelmek mümkündür. Yeter ki isteyelim, yeter ki çaba sarf edelim, yeter ki çalışalım.

Bu somut adımların en önemlileri;

  • Mevcut sıkı para politikası ve enflasyon ile mücadelenin devamı,
  • Sorunlara özellikle serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde yaklaşılması,
  • Ve Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinde Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ile ilerlenmesidir.

Ülkemizi şu iki senaryo dahilinde gözünüzün önüne getirmenizi rica ediyorum:

  • Birincisi; Batı ile ilişkileri güçlü, AB üyeliğine ulaşmak için üzerine düşen görevleri yerine getiren bir Türkiye.
  • İkincisi; iç ve dış siyasette Orta Doğulu yaklaşımıyla hareket eden bir Türkiye.

İkisinin ekonomik öngörülebilirliği aynı olabilir mi? Elbette olamaz. Bu vesileyle, Türkiye’nin yüzünü çevirmesi gereken ana yönün Batı olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.

Sevgili Dostlar,

Ekonomide gürlediğiniz kadar, yağmanız lazım. Bunun için, zaman artık aksiyon zamanıdır. Ekonominin hammaddesi güvendir. Dünyanın ekonomimize güvenini tazelemek için, az önce ifade ettiğim somut adımların bir an evvel atılması  gerekiyor. Bunlarla birlikte, yatırım ortamı için de önemli olan hukuk devleti ve özgürlüklerin en ileri demokrasiler düzeyinde geliştirilmesi şarttır.  

Unutmamamız gerekir ki; Türkiye’yi dünya siyaseti ve ekonomisinde etkili kılan en büyük güç kaynakları her zaman demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlükler olmuştur.

Böylece; daha güçlü ve daha mutlu bir Türkiye için yol haritamızı paylaştık. Yanlış yola girerseniz, biliyorsunuz; rota baştan hesaplanıyor J Hedefe en kısa yoldan varmak için, doğru yol belli, ondan sapmamamız gerekiyor.

Bu keyifli akşamın mimarları olan şirketlerimizin başarılarının devamını gıptayla izleyeceğimiz yepyeni bir dönem temenni ediyorum. Sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Sevgiyle kalın






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri