Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


"Fortune 500 Gala" Konuşması, 05.10.2017





Saygıdeğer Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Sizleri, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye ekonomisine yön veren şirketlerin siz değerli yöneticileri ve basınımızın değerli isimleri ile bir arada bulunmaktan, her zaman olduğu gibi, büyük mutluluk duyuyorum.

Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de Fortune 500 listesi, şirketlerin başarı ve prestij göstergeleri için önemli bir referans niteliği taşıyor. Bu nedenle, öncelikle Fortune Türkiye’yi ve elbette ödül alan ve listede yer alan tüm şirketlerimizi tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Bu arada; her yıl, Fortune listesinde ilk 500’ü hemen arkadaşından gelen 501. sıradaki şirketi merak ederim. Zira ilk 500’ü zorlayacak firma belli olmuştur!

Değerli Dostlar,

Fortune 500, malumunuz; dünya ekonomisinde “değer” kavramının önemli ölçütlerinden biri! İktisat teorilerinde, değer kavramı üzerine zaman içinde ortaya sürülen birçok farklı yaklaşım olduğunu bilirsiniz. Dijitalleşmenin bütün dünyayı kökten sarstığı bu dönemde ise ekonomide yepyeni değer açılımlarıyla karşılaşıyoruz.

Dijitalleşmenin getirdiği sınırsız bağlantı olanakları, sınırsız iletişim ve yeni tüketici alışkanlıkları "yeni ekonomi ve yeni değer yaratma sistemi"nin belkemiğini oluşturuyor.

Değerli Konuklar,

Fortune 500’ün ilk dönemlerinde otomotiv, petrol, çelik, kimyasallar gibi sektörler listedeki temsil yoğunluğunu oluşturuyordu. O dönemlerde listede adı bile geçmeyen perakende, bilişim, teknoloji, bankacılık ve sigortacılık gibi sektörlerin 2000’lerin başından itibaren listelerde yavaş yavaş ağırlıklarını hissettirmelerine tanık olduk. Ne oldu da, böyle bir değişiklik oldu?

Bu dönüşümün sebebi, hiç kuşkusuz teknolojidir. Önceleri büyüme, kâr, ciro, katma değer gibi kavramlar için sadece ağır sanayi kriter kabul edilirken, bilginin gelişimiyle birlikte teknolojiyi merkezine alan bilişim, telekomünikasyon, perakendecilik, bankacılık gibi sektörler önce listelerdeki yerlerini almaya, sonra da hızla yükselmeye başladılar.

Dijital dönüşüm, sadece teknolojiyle değil, strateji ve düşünme biçimiyle de ilgilidir. Dijital çağ için gerekli olan dönüşüm, şirketin bilgi teknolojileri altyapısını geliştirmekten çok stratejik yaklaşımını güncellemeyi gerektiriyor.

Sevgili Dostlar,

Yeni ekonomi, dijital bir ekonomidir. Yeni ekonomi, bir hız ekonomisidir. Yeni ekonomide değerinizi, dijital dönüşüm ve inovasyonla yakalayacağınız hız ve yaratacağınız fark belirleyecek. Gerek dünyada, gerek ülkemizde; ilerleyen senelerde Fortune 500 listesinde, şüphesiz bu farkı yaratanlar yer alacak. William Shakespeare çağımızda yaşasaydı muhtemelen şöyle mi derdiJ) “Dijital dünyada olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu!”

Sevgili Dostlar,

Yeni bir dünyaya adım atıyoruz. Bugün herkes herkesle rekabet halinde. Şimdi rekabette öne geçmenin yolu, değer yaratmaktan değil; “değeri katlamak”tan geçiyor.

Dijitale ayak uyduramayan bazı şirketlerin yavaş yavaş küçüldüğünü ve piyasayı rakiplerine kaptırdığını görüyoruz. Veriler, dijitale ayak uyduramayan şirketlerin ve hatta ülkelerin ciddi bir yıkımla karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Teknolojik devrimi ıskalayan şirketler maalesef yok olacak. Dijital dönüşümü yakalayarak akıllı ekonomiler yaratan ve değeri katlayan şirketler ise gelecek yılda bu salonda yerlerini alacaklarJ Biliyorsunuz bu salonda ön rezervasyon alınmıyorJ:)

Değerli Dostlar,

Yeniliklere ve değişime en iyi uyum sağlayan şirketlerin ayakta kalabileceğinde sanıyorum artık hepimiz hemfikiriz. TÜSİAD olarak; küresel rekabet gücünün yeni belirleyicisi olan 4.Sanayi Devrimi bu nedenle daimi gündem maddemiz. Dijitalleşme bize ne sağlıyor? Gelin birkaç faydayı dile getirelim:

  • İş hayatında daha sağlıklı ve hızlı karar almak,
  • Sürdürülebilir ve karlı bir operasyona sahip olmak,
  • Hatasız ve şeffaf yönetim değerlerine ulaşmak,
  • Daha rekabetçi olmak.
  • Bunlar sadece birkaç madde. Üstelik; artık bu fırsatların somut sonuçlarını da iş hayatımızda net şekilde gözlemliyoruz.

Değerli Konuklar,

Kendimize sık sık şu soruyu sormalıyız: Çağın gereklerini yakalamak için bize düşen ne?

Ekonomimize, sosyolojimize, eğitimimize, politikalarımıza hep bu perspektiften yaklaşmamız gerekiyor. İstikrarlı bir ekonomiye sahip olmanın dünyanın gelişmiş bölgelerine kıyasla çok daha zor olduğu bir bölgede olduğumuz malum. Elbette bu coğrafyanın getirdiği riskler, siyasi belirsizlikler var ama Türkiye’nin her zaman olduğu gibi, yine bunları aşabilecek güce sahip olduğuna inancım tam.

Çünkü bizim asırları aşan bir devlet geleneğimiz, dinamizmi asla tükenmeyen bir insani bereketimiz ve hepsinden önemlisi; yenilikleri benimsemeye hevesli genç bir nüfusumuz var. Türkiye, zor dönemlerde hep akıl, mantık ve sürdürülebilir büyüme odaklı politikaların rehberliğiyle ayakta kaldı. Ekonomimize baktığımızda görüyoruz. Son açıklanan büyüme rakamları hepimizi memnun etti. Fakat memnun olmanın yetmediği, göz kamaştırmamız gereken bir dönemdeyiz. Bunun sırrı da, büyüme performansını sürdürülebilir, sağlıklı bir kompozisyona kavuşturmaktır.

Değerli Konuklar,

Kısa vadeli harcamanın ağırlıkta olduğu reçeteler, ekonomiyi bir anda sıçratabilir ama kalıcı olmayabilir ve hatta maliyeti daha yüksek olabilir. Yılın ilk yarısında ekonomiye bir ivme verildi. Şimdi bu kazanılmış zamanı, kalıcı sağlıklı büyümeyi sağlayacak reformları yapmak için kullanmamız gerekiyor. Reformlara, bu süratli değişime uyum sağlamak için de ihtiyacımız var. Her zaman vurgulamakta fayda görüyorum, ekonominin yeni yol haritasında en belirgin pozitif etkiyi demokrasi, hukuk sistemi, temel hak ve özgürlük alanlarında kaydedilecek gelişmeler yaratacaktır.

Ekonomimizde dikkat çekici bir rakam var. Geçen yılın ilk yarısında 4.9 milyar TL fazla veren bütçe dengesi bu yıl 25.2 milyar TL açık verdi. Türkiye ekonomisinin son dönemde en büyük kazanımı mali disiplin oldu. Mali disiplini kaybedeceğimiz bir yola kesinlikle girmemeliyiz.

Şüphesiz, sürdürülebilir yüksek büyüme için verimli alanlarda yatırıma ihtiyaç var. Bugün Türkiye’de yatırımlar ağırlıklı olarak inşaat alanında yapılıyor. Bu yatırımlar çok değerli, ancak son bir yıldır makine-teçhizat yatırımları geriliyor. Son yıllarda ülke olarak pek çok talihsiz olay yaşadık ama artık bunları geride bırakmamız ve normalleşmemiz gerekiyor.

Bu doğrultuda, yatırımcılara özellikle normalleşme sinyallerinin verilmesinin ne kadar önemli olduğunu ısrarla vurguluyoruz. OHAL sürecinin sona ermesi ve beraberinde normalleşme ısrarımızın, ekonomiyle ilgili birçok gerekçesi var. En başta, Türkiye markamızın ve imajımızın yurtdışında negatif algılanmasından, yabancı yatırımcı ve iş ortaklarımızın karar alma mekanizmalarındaki etkilerine kadar, pek çok madde sıralayabiliriz. Güvenlik ile özgürlüklerin aslında birbirini tamamlayan öncelikler olduğunu da bir kez daha ifade etmek isterim.

Sevgili Dostlar,

Güven eksikliğini telafi edemezsek, yatırımcının önüne açık ve net bir yol haritası koyamazsak yüksek büyümeyi sürdüremeyiz. Büyümenin de ötesinde gerçek anlamda kalkınmak istiyorsak, kurumlarımızı güçlendirmek zorundayız. Sadece ekonomiyle ilgili kurumlarımızdan bahsetmiyorum. Yargı sistemi başta olmak üzere, vergi, eğitim, güvenlik tüm bunlar dahildir. Demokraside çok sesliliğin esas olduğu gibi, güçlü ülkeler güçlü ekonomilerle; güçlü ekonomiler ise güçlü kurumlar ile inşa edilebileceğini paylaşmak isterim.

Değerli Konuklar,

Geçtiğimiz hafta; hepinizin takip ettiği üzere; 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Buna göre 2017 ve gelecek 3 yıl için büyüme oranı yüzde 5.5 olarak belirlendi. Bu hedefe ulaşmamız için enflasyonun düşürülmesi, mali disiplinin sürdürülmesi ve cari dengenin iyileştirilmesi önem taşıyor.

Dış ticaret açığı, dış borç ve konjonktürel tehditleri göğüslemeye yönelik savunma harcamaları gibi gerekçelerle son dönemlerde mali politikaların vergi artışları odağında şekillendiğini görüyoruz. Elbette devletle toplum arasında güvenlik, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanması için uygulanan toplumsal sözleşmelerin en önemli ödevi vergidir. Vergi kutsaldır ve toplumun hem var oluşunun hem de geleceğinin teminatıdır. Ancak bilinen bir gerçektir ki; vergi artışları, bireyleri ve ticari hayatı baskılar, nihayetinde de devlet bütçesini artırsa da ekonomik büyümeyi sağlamaz. Vergi artışlarından ziyade; katma değeri ve yatırım ortamını yükseltecek teşviklere güvenmek zorundayız.

Değerli Konuklar,

Bizim en büyük avantajımız, insan gücümüz. Tüm Türkiye’de heyecanla geleceği hayal eden yepyeni bir nesil yetişiyor. Onları hayal kırıklığına uğratma lüksümüz yok. Atamız, istikbal için en önemli ilkeyi “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller!” diyerek en yalın şekliyle ifade etmiştir. Bilim ve teknolojide öne geçen ülkelerin diğerleri ile arayı açtığı bir çağda, müfredatımızın bilimsel temellere dayanması ülkemiz için hayati öneme sahiptir. Sorgulayan, özgür düşünen, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri gelişmiş gençler yetiştirmeye odaklanmalıyız.

Unutmadan; Fortune listesinde bu sene 501. sıradaki şirkete söylüyorum; hepimizin gözü üzerinizde olacak J

Yarınlara umutla, güvenle bakmanız ve ülkemizin daha müreffeh bir ülke olması için büyük bir inanç ve güvenle çalışmaya devam etmeniz temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri