Değerli Rektörüm, Değerli Hocalarım,

Değerli Konuklar,

Ve elbette, Değerli Mezunlar,

Sizleri şahsım ve TÜSİAD YK adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu başarı ve gurur dolu gününüzde sizlere seslenmenin mutluluğunu yaşıyorum. Çünkü sizler, Türkiye'nin aydınlık yüzlerisiniz. Umudumuz ve geleceğimizsiniz.

Bugün bu salondan, iş dünyasının yeni yönetici ve liderleri olarak çıkıp hayata daha güçlü bir şekilde devam edeceksiniz. Toplumların ve şirketlerin sürekliliği ve ülkelerin geleceği için genç liderlere ihtiyaç vardır. Bir ülkenin ekonomisi, genç liderlerin vizyonuyla, iş hayatına kazandıracakları yenilikler ve girişimcilik ruhuyla atacakları adımlarla kalkınır.

Türkiye tüm dünyayla entegre olmaya başladı. Şu anda büyük bir değişim sürecindeyiz. Dijitalleşme ve 4.sanayi devrimi tüm oyunun kurallarının yeniden yazılmasını gerektiriyor. Dolayısıyla, ülkemizde de tüm sektörlerin üst düzeyde farklı bakış açısı getirebilecek taze kana, yeni yöneticilere ihtiyacı var. Türkiye’nin cesur, inovatif ve genç liderleri olarak sizlerin, sadece ekonomide aktif aktörler olarak yer almanız yeterli değil! Aynı zamanda toplumumuzun kültürel, sosyal ve ekonomik gelişmesine de yön vermeniz bekleniyor.

Atamızın en yalın ifade ettiği gibi;

“Gençler, cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizsiniz”. Gençler, haydi çıkın sahaya. Yeni bir şeyler söyleyin bize.

Değerli Mezunlar,

Ölü Ozanlar Derneği’ni bilirsiniz. 1989 yılının, benimde girişimci olarak iş hayatına atıldığım yılın, en önemli filmlerinden biridir. Ben kitabını da, filmini de çok severim. Kitap diyor ki; “Hayatta önemli şeylerle alakadar olun; aşk, güzellik, hakikat, adalet gibi.” Bu konular çok önemli ancak, dünyada ve ülkemizde üzerine konuşulacak o kadar önemli şeyler gerçekleşiyor ki… Şimdi bunlara odaklanma zamanı!

Şimdi dünyanın ve ülkemizin panoramasına birlikte bakalım.

Sevgili Mezun Arkadaşlarım,

Yüzümüzü dışarıya çevirip, önce dünyaya bakalım.

İyi haber; dünya ekonomisinde uzun zamandır ilk defa olumlu gelişmelerin de olduğu bir dönemdeyiz. Avrupa ve ABD başta olmak üzere ileri ekonomilerde büyüme, işsizlik oranlarında ise düşüş görüyoruz. Bunun yanı sıra, küreselleşme ve uluslararası ticaret ise hiç olmadığı kadar sorgulandığı ve tehdit altında olduğu bir dönemden geçiyor. Geçtiğimiz yıl ABD ve Avrupa ülkelerinde çok güçlü biçimde hissedilen popülizm rüzgârı da şimdilik dinmiş gibi görünüyor. Özetle, küresel ekonomi normalleşmeye çok daha yakın. Ülkemizde de her alanda “normalleşme”ye nasıl bir özlemimiz olduğunu da bu salondaki kişilere hatırlatmama gerek yok sanıyorum.

Küresel rekabet adına çok kısa da olsa dünyanın yaşamakta olduğu sanayi devriminden de bir miktar söz etmek isterim.

Küresel rekabet gücünün yeni belirleyici alanı olan 4.Sanayi Devrimi’ni salt ekonomik veya teknolojik boyutlarıyla değil, sosyal unsurları da merkezi konumda görecek bir dönüşüm olarak okuyoruz. 4.Sanayi Devrimi’nin mihenk taşını oluşturan dijital teknolojilerin değer zincirinin tamamında en ileri seviyede kullanılması yoluyla bu dönüşümün gerçek anlamda mümkün olacağını unutmamamız gerekiyor.

Her zaman dile getirdiğimiz bir unsuru sizlerle de paylaşmak isterim : Ülkemizin coğrafi konumu ve düşük işgücü maliyeti gibi özelliklerinin; dijital çağda, küresel rekabet gücü açısından sürdürülebilir ve yeterli olmayacağını kabul etmeliyiz. Ülkemizin, sanayide dijital dönüşümünü sağlayacak tedbirleri eşzamanlı gerçekleştirmesini rekabet gücünün korunması açısından hayati önemde görüyoruz. Ülkemizde bu kapsamda önemli bir farkındalık düzeyine ulaştığımızı söyleyebiliriz. Şimdi bu farkındalığın mümkün olan en verimli ve doğru zamanlama ile hayata geçirilmesi gerekiyor. Elbette bu coğrafyanın getirdiği riskler, siyasi belirsizlikler de var ama Türkiye her zaman olduğu gibi, yine bunları aşabilecek güce sahip olduğuna inanıyorum.

Kadın/erkek, genç/yaşlı, hatta Galatarasaraylı/Fenerbahçeli’de olsak hep birlikte önceliğimiz;

• AB ile uyumlu, yüksek standartlarda bir hukuk ve özgürlükler toplumu olarak dünya siyaseti ve ekonomisinde yükselen bir Türkiye olmalıdır.

Sizlerin, iş dünyasının etkili yöneticileri olarak inisiyatif alıp, ülkemizin güçlenmesine yönelik faaliyetlerinizle bu amaca destekte bulunacağınıza eminim. Bir çok konuşmamda tekrarlamışımdır. Benim felsefem daima “Bu topraklardan aldığını bu topraklara geri ver.” oldu. Siz de bu topraklar için borcumu nasıl öderim diye düşünün! Ülkemizde istediğimiz değişim ve dönüşümü ancak sizin gibi genç ve nitelikli beyinlerle, liderlerle başlatabiliriz.

Elbette içinde bulunduğumuz dönemin zorlukları da var. Ama unutmayın, her dönemin kendi içinde zorlukları olmuştur. Deniz sakinken dümeni herkes tutabilir. Mühim olan, zor anlarda alacağınız tavırdır. Zorluklar karşısında pozitif kalabilen daima başarır.

Değerli Mezunlar,

Dünya ve ülkemizdeki ekonomik görünümü en basit haliyle bu şekilde özetledikten sonra, gelin biraz da iş dünyasına bakalım. Acaba orda durum nasıl?

Bugün iş dünyasına baktığımızda; sağlıktan finansa, enerjiden gıdaya tüm sektörlerin iş yapma biçimlerinin dijital dönüşümden etkilendiğini görüyoruz. Aksi tahmin edilemezdi zaten. Bu değişim rüzgarı ile var olan endüstriler baştan aşağı yeniden tanımlanıyor. Ve daha önce var olmayan yepyeni endüstriler doğuyor. Böyle bir dönüşümün tam içindeyiz!

Bu noktada biraz da girişimcilikten bahsedelim. Eminim aranızda hali hazırda kendi girişimini gerçekleştirmiş kişiler vardır. Dileğimiz, girişimci oranının ülkemizde sürekli yükselen bir çizgide olması! Ve özellikle kadın girişimci sayısının geometrik olarak artması…

Girişimcilik kritik bir konu.. Neden mi?

Çünkü girişimcilik, ekonominin en önemli itici güçlerinden biridir. Eğer büyük bir ekonomi ve zenginlik istiyorsak bunun çözümü girişimcilikten geçiyor. Ne kadar girişimcimiz olursa ülke olarak o kadar zenginleşiriz. Çünkü girişimciler kendilerini geliştirdikçe, aynı zamanda yaşadıkları ülkenin ekonomisini de beraberinde geliştiriyor.

Ne mutlu ki, genç nüfus oranı yüksek bir ülke olarak girişimcilik iştahımız da yüksek. Özellikle son yıllarda, Türkiye’de girişimcilik ekosisteminde çok ciddi gelişmeler yaşıyoruz. Girişimciliğin yaygınlaşması ve bilinçli girişimcilerin çeşitli sektörlerde yerini alması için son yıllarda gerek devlet gerek özel sektör çalışmalarının hızla arttığını görüyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Yönetici olmanın en önemli gereklerinden birincisi; karar almaktır!  Ben bunu şöyle ifade etmeyi tercih ediyorum:

• Yönetici olmak, doğru zamanda, doğru kararlar vermek demektir.

Kararlarınızı alırken ölçülebilir faktörlerle beraber, etik değerleri de mutlaka göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.

Az önce dijitalleşmeden bahsettim. Bugünlerde, iş hayatında dijitalleşmenin bir çok avantajını yaşıyoruz dedim. Yöneticilik görevi üstleneceğiniz kurumlarda mutlaka dijitalleşmeyi başlatın ve sürdürülebilir planlarla süreçlerinizi yönetin. Kurumlarınızda dijital dönüşümü gerçekleştirebilmek için yaratıcı, yenilikçi, disiplinler arası düşünebilen, bilişim yetkinliklerine sahip bireylere ve bu bireylerin potansiyelini açığa çıkaracak yönetim yaklaşımına sahip olmanız son derece önemlidir.

Burada bir parantez açmak istiyorum sadece. Bütün bu dijitalleşme süreçlerinde şahsi bir tespitim var ki, o da iş hayatında daha fazla diyaloğa, etkileşime, paylaşıma ihtiyacımız olduğudur. Sizlere, yönetim şeklinizde diyalog, etkileşim ve paylaşım ihtiyacını gözetmenizi öneririm. Genç/deneyimli, kadın/erkek eşitliğini temel alan, farklı bilgi birikimi ve deneyimleri dinamizmle harmanlayan bir yönetim şeklini benimsemeniz, faaliyetlerinizde verimliliğinizi muhakkak artıracaktır.

Sevgili Arkadaşlar,

Seneler içinde tecrübeyle öğrendiğim birkaç şey var, sizlerle paylaşmak isterim:

• Başarının öyle formülleri, sırları falan yok. Farklı yolları var. Benim izlediğim ve sizlere tavsiye edeceğim yol, kesinlikle insanların severek, zevkle, mutlulukla çalışmalarını sağlamaktan geçiyor. Kısaca sevdiğiniz işi yapın!
• İş hayatında en önemli etken, insan mefhumunu çok iyi kavramaktır. İnsanları dinleyin, farklı görüşlere açık olun.
• Etrafınızda vizyoner insanlar bulundurun.
• Disiplinli çalışmak şart. Eğlence ile çalışma zamanlarının arasındaki ince çizgiyi hep koruyun! Her noktada ölçülü ve dengeli olmalısınız!
• Yerinizi alabilecek insan yetiştirin. Asıl liderler, yanında lider yetiştirenlerdir.
• Amatör ruhunuzu hiç kaybetmeyin. Kontrol edebildiğiniz heyecan, iyi bir adrenalin kaynağıdır.
• Sadece bir kere başarının zevkini tattığınız zaman işlerin ne kadar kolay olduğunu göreceğinize fazlasıyla inanın!
• Mutlaka sivil toplum kuruluşlarında görev alın! Bu görevlerinizdeki katkılarla topluma muazzam fayda sağlayacağınız gibi, sizler de çok beslenirsiniz. Ayrıca çoğalan bir network sahibi olmanız, esas sermayenizdir ve emsalsiz bir zenginliktir!  
• Sizi siz yapan değerleri unutmayın. Her daim kendiniz olun.

Değerli Mezunlar,

Ölü Ozanlar Derneği ile başlamıştık, nerelere geldik. Kitabın önerdiği gibi, kendini normlara ve kalıplara endeksleyen ve bu kalıpların dışarısını hayal edemeyenlerden olmayın. Kalıpların dışında aslında çok güzel bir dünya, çok başka bir hayat var. Hayatı ıskalamamak ve iletişimi çözmek için sığ görüşlerin üzerini çizip, değişimi kucaklayın. Kitabın en özlü tavsiyesini de unutmayın: Carpe Diem, Günü Yakalayın!

Sevgili Arkadaşlar,

Son olarak şunu da paylaşmak isterim. Üretken ve başarılı olmanın en zor yanlarından biri motivasyonunuzu korumanın yollarını bulmaktır. En zor zamanlarda bile motivasyonunuzu korumak için öncelikle motivasyon kaynağınızı bulmanız gerekir. Herkesin bu kaynağı farklıdır.

Benim için, Mustafa Kemal Atatürk’ün hepimize emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar korunması ve Atatürk ilkeleri doğrultusunda çalışmak, sadece iş hayatında değil, hayatımın her aşamasında en büyük motivasyon oldu. Sizin de yaşamda yol göstericiniz daima Atatürk ilkeleri olsun!

Hepinizi bir kez daha tebrik ediyor ve sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yolunuz açık olsun!