Saygıdeğer Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
Sizleri, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu değerli etkinlikte sizlerle bir arada bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Ve bu güzel duygularla, hepinize hoşgeldiniz diyorum.
Bu keyifli sabaha harika bir müzik dinletisi ile başlamak hepimize çok iyi geldi. Öyle değil mi? Müziğin mucizevi “dönüştürücü” etkisini bütün salon olarak keyifle hissettik.
İnsanlık olarak çok değişik bir zamanda yaşıyoruz. Dünya, kuvvetli bir dönüşüm rüzgarıyla karşı karşıya, hatta bu fırtınanın tam içinde. Her gün yeni gelişmelere ve beklenmedik haberlere uyanıyoruz. Güzel bir söz var : “Dünya sahnesinde işIer sarpa sarınca, orkestra devreye girer.” Son yıllarda Nobel komitesinin bile müzik ve şiire sarılması boşuna değil:) 2016 Nobel edebiyat ödülünün müzisyen Bob Dylan’a verilmesi, dünyanın içinden geçmekte olduğu değişimin örneklerinden biri :)
Değerli Konuklar,
Kişisel olarak da müzikle de ilgilenmeye çalışan bir kişi olarak, her zaman müzikle uygarlık arasındaki sıkı ilişkiyi, tarihten bugüne gelen ve yaşama biçimini belirleyen, vazgeçilmez kurallardan biri sayarım. Dönüşümde Çağımızın Lideri Ata’mızın değişimle ilgili pek çok sözünü bilirsiniz. Az bilinen bir sözünü ise bugün ben sizlerle paylaşmak isterim. ”Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.”
Ata’mız, bu sözüyle sadece çağdaşlaşma yolunda gelişim ve değişimin her şey gibi müzikte de kaçınılmaz olduğunu işaret etmiş olamaz J. Acaba müzikle kişisel olarak hiç uğraşmamış olan Ata’mızın, çağdaş Türk müziği için kastettiği böylesine bir değişimin en belirgin karşılığı ne olabilir dersiniz? Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bunun en belirgin karşılığı, yani gerçekleştirilmesini istediği esas şey çok sesliliktir!
Değerli Konuklar,
Demokrasi de müzik gibi bir takım oyunudur. Birlikte uyum (harmoni) içinde çalışmadır ve çok sesliliğin güçlü olmasıdır. Orkestra şefinin maharetlisi, çok sesliliği bastırmadan orkestrayı yönetir. Kısaca, ne kadar çok sesli müzik, o kadar demokrasi, o kadar değişim ve bir o kadar da gelişim demektir.
Sevgili Konuklar,
İçinde yaşadığımız çağı bir kelimeyle ifade etmeniz istense cevabınız ne olurdu?
Benim için bu kelime: “Dönüşüm”dür. Bu günlerde dönüşümü hayatın her alanında hissediyoruz. Şüphesiz bu dönüşüme liderlik edecek sizlere düşen görev ise çok önemli!
Dönüşüm artık tüm kapıları çalıyor ve içeri girmeyi bekliyor. Bu dönüşümün en belirleyici faktörü olarak ortaya çıkan dijital teknolojilerin değişim hızı ise lineer değil, katlanarak artıyor. Dolayısıyla kapının çalınma şiddeti de aynı oranda yüksek! Dönüşümün fırsatlarını ve faydalarını kucaklayabilmek için ise, her birimizin öncelikle değişimin kaçınılmaz olduğunu kabullenmesi gerekiyor. Çünkü, kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez.
Değerli Konuklar,
Bu kuvvetli dönüşümün sektörler temelinde yansımalarını saymakla bitiremeyiz. Sağlıkta, enerjide, otomotivde, teknolojide, hukukta, kısaca her sektörde oyunun kurallarının ne denli değiştiğine hepimiz her gün şahit oluyoruz. Aslında içinden geçmekte olduğumuz bu ilginç süreçte bir çok ana dönüşüm noktası var. Sizlerle üçünü paylaşmak isterim:
- Üretimde dönüşüm, İnsanda dönüşüm, Ülkede dönüşüm
Gelin önce üretimde dönüşümü ele alalım. Üretimde dönüşümü benimsemenin, günümüzde küresel rekabet gücünün belirleyici unsuru olan 4. Sanayi Devrimi’ni, ekonomi ve teknoloji boyutlarının yanı sıra, sosyal açıdan da odağımıza almakla mümkün olacağına inanıyorum. Her şeyin daha kalitelisini, daha farklısını, daha hızlısını, daha çevre dostu olanını kısacası “daha” fazlasını talep eden bir dünyada yaşıyoruz.
“Yıkıcı inovasyon”, küresel rekabet gücünü bu dinamiklerle şekillendiriyor. Dünyanın her yerinde, karar vericiler ve iş dünyasının işi her zamankinden daha zor. Farklı düşünmek, politikaları çok boyutlu kurgulamak ve uygulamaları hem en hızlı hem de en hatasız şekilde hayata geçirmek artık kaçınılmaz.
Bu çerçevede, Türkiye’de katma değeri yüksek üretimi mümkün kılacak teknolojik dönüşümü sağlamak zorundayız. Ve bu teknolojiyi besleyecek mekanizmaları kurup desteklemek için kamu, özel sektör ve akademi olarak el ele vererek gerekli çalışmaları hızlandırmalıyız. Kısaca bu dönüşümün gereklerini ajandamızın en üst sıralarına almamız gerekiyor.
Bu kapsamda TÜSİAD olarak, son dönemde iş dünyasının dijital dönüşüm ve dijital ekonomi alanında bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalarımıza ağırlık verdiğimizi memnuniyetle paylaşmak isterim. Sanayideki dijital dönüşümün Türk sanayisinin rekabet gücüne etkisini ortaya koymak amacıyla TÜSİAD Sanayi 4.0 Günleri’ni düzenliyoruz. Bu paltformla farklı tema ve konuklar etrafında iş dünyasını dijital ekonomi ve dijital dönüşüm konularında A’dan Z’ye bilgilendirmeyi amaçlıyoruz.
Değerli Konuklar,
Üretimi konuştuk. Gelin şimdi de, dönüşümün bir diğer önemli parçası olan “insan”ı konuşalım. Değişim, her ülkede, her kentte, her ilçede ve unutulmuş, terkedilmiş her köyde yaşanabilir. Yeter ki dinamik fikirli ve uygarlık yolunda çalışmaktan yorulmayan, bıkmayan, aksine; heyecan ve zevk duyan insanımız olsun! Teknolojinin, hem bugünü hem de geleceği değerlendirme anlamında insanı bambaşka noktalara getirdiğini görüyoruz. Gençler ise şüphesiz bu dönüşümün en önemli parçası.
Gençlerimiz için artık ömür boyu aynı işte kalmak, işe ve işyerine duyulan bağlılık kavramları, eski çekiciliğini taşımıyor. 10 yıl gibi kısa bir süre içerisinde yeni jenerasyonun iş hayatındaki ağırlığının hissedilir şekilde artacağını düşünürsek, mevcut iş yapış şekillerimizi de değiştirmemiz şart. İnovatif ve yaratıcı çözümlerle bu dönüşümü en verimli şekilde gerçekleştirmek mümkün.
Dönüşüme liderlik etmek isteyen kurumlar, farklı düşünen ve sorgulamaktan korkmayan, yaratıcı ve yenilikçi insan gücüne yönelmeliler. Y ve ardından gelen dijital kuşak, şirketlerle ve insanlarla daha farklı iletişim kuruyor ve iş dünyasının davranış kurallarını değiştiriyor. Yeni kuşak paylaşma ve sahiplenme dünyasında yaşıyor. Hayatlarına yön veren amaç ve değerlerini iş dünyasına entegre ederek çalışmayı seviyor. Bu kültürel dönüşüm bizlerin de hiyerarşik yapılar yerine karşılıklı etkileşime dayanan, gençlere karar alma süreçlerinde daha fazla yer veren bir yönetim anlayışını benimsemesini gerektiriyor.
TÜSİAD olarak, Türkiye’nin, insanın dönüşümü noktasında dünyadaki paradigma değişikliklerine cevap verebilecek, kolay adapte olacak ve geliştirilebilecek bir eğitim anlayışını benimseyen ülkeler arasında yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Bilim ve teknolojide öne geçen ülkelerin diğerleri ile arayı açtığı bir çağda, müfredatımızın bilimsel temellere dayanması hayati öneme sahip. Eğitim sistemimiz, başta eleştirel düşünme, problem çözme, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri olmak üzere çocuklarımızı 21. Yüzyıl ve STEM+A becerileriyle donatabilmeli. Hayat boyu öğrenme anlayışı sadece insan kaynağı politikalarımızın değil, ülkenin geleceğini ilgilendiren tüm kararlarımızın odağında olmalı.
Değerli Konuklar,
Her değişim, daima başka değişimlere yol açar. Bu nedenle, gelin, üretim ve insanda dönüşümün ardından, nihayet sürecin üçüncü ayağı olan ülkelerin dönüşümünü de kısaca konuşalım.
Teknolojinin tarihte en hızlı ilerlediği ve yaygınlaştığı dönemi yaşıyoruz. Bu değişim elbette ülkeleri de dönüştürüyor. Kent ulaşımı, kamu sağlığı ve güvenliği, kaynak kullanımı, eğitim ve finansal hizmetlerden faydalanma gib yüzlerce örneği görüyoruz. Yeni döneme ayak uydurmak için reçete belli! “Daha iyi olmaya çalışmayan, İyi olarak da kalamaz.”
Ülkemizin genç nüfusu, akıllı teknolojilere, dijital dünyaya olan yatkınlığı ve girişimcilik iştahı, müthiş bir potansiyeli barındırıyor. Dijitalleşme konusunda ülkelerin başarısı için hükümet politikalarının önemi çok büyük. Bu dönüşümde geri düşmemek için ülke olarak dijitalleşme stratejimizi kusursuz hale getirmemiz gerekir.
Sevgili Dostlar,
Üretimde dönüşüm dedik, insanda dönüşüm dedik, en son olarak da ülkede dönüşüm dedik. Hepsini konuştuktan sonra, diyorum ki, “bir şey”i değiştirmezseniz, diğer üçü de hayal olur. Nedir bu biliyor musunuz? Zihniyet Dönüşümü! Hatta ben buna “Zihniyet Devrimi” demeyi daha uygun buluyorum. Çünkü, “Fikriniz değiştiğinde işiniz değişir. İşiniz değiştiğinde ortamınız değişir. Ama düşünceleriniz değiştiğinde hayatınız değişir.” Yani, değişim zihinde başlar.
Zihniyet devriminin merkezinde girişimcilik kültürü yer alıyor. Zira içinde yaşadığımız çağda yalnızca bugünü değil, geleceği de takip eden, inovasyonu sürekli kılan bir anlayışa ihtiyaç var. Teknolojinin refahı artırdığına hepimiz her gün şahit oluyoruz. Ancak yaratılan değerin dünyanın sadece birkaç yerinde toplandığını da görüyor, bu değişime ayak uyduranlarla uyduramayanlar arasındaki uçurumun gitgide derinleştiğini gözlemliyoruz.
Dünya çapında şehirlerin girişimcilik ekosistemlerini ve potansiyellerini ölçen Startup Genome raporuna göre dünyada bulunan 55 ekosistemin 11’i, küresel ekosistemin %78’ni oluşturuyor. Bir başka deyişle, girişimcilik ekosisteminin %20’si, yaratılan değerin %80’ine sahip. Bir ekosistemi sıfırdan oluşturmak neredeyse 20 yıl alıyor. Türkiye’de bulunan ekosistemler, kararlı politikalar ile 5 ila 10 sene içinde dünyada kendini duyurabilecek seviyeye ulaşabilir. Bu döngünün dışında kalmak gibi bir lüksümüz yok.
Özellikle teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren girişimlerin 2017 yılına gelindiğinde bugüne kadar 2,6 milyar dolarlık ihracat yapması, girişimciliğin önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak değerlendirileceğinin açık bir göstergesi.
- TÜSİAD olarak 2011 yılından bu yana düzenlediğimiz TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasıyla, gençlerin girişimciliği bir kariyer seçeneği olarak değerlendirmesine gayret gösteriyor, onların girişimcilik ruhunu yüreklendiriyor ve onları destekliyoruz. Bu yarışma sayesinde her sene binlerce gencimizin hayallerine ve gelecek planlarına ortak olduğumuz bir süreç yaşıyoruz.
- Diğer yandan girişimciliği destekleyen tüm çalışmalarımızı son dönemde San Francisco’da kurduğumuz TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı ile daha da güçlendirmeyi ve geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bu sayede, hem Silikon Vadisi’ndeki profesyoneller ve girişimciler ile bağı güçlendirip, hem de bölgenin girişimcilik alanındaki yüksek birikiminden yararlanmayı ve TÜSİAD'ın Sanayi 4.0, STEM, inovasyon, internet ekosistemi, dijitalleşme ve girişimcilik alanlarındaki çalışmalarına katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Sözün özü, çağın ve en önemlisi geleceğin belirleyici kavramı girişimciliktir. Artık girişimciliği bir kültür olarak benimsemeyen ülkeler, çağın kaybedenleri, oyunda kalamayanları olacak.
Sevgili Konuklar,
Dönüşüme Liderlik, 2 gün boyunca zirvenin gündemi olacak. Gerçek lider, bulunduğu anı değil, geçmiş ile yüzyıl sonrasını görebilecek ve tasarlayabilecek kapasiteye sahip olandır. Atatürk’ü çağdaş ve izinde giden liderlerle karşılaştırdığımızda, Ata’mızın büyüklüğü bir kez daha anlaşılır. Çünkü cumhuriyet devrimlerine imza atıp Türkiye’nin dönüşümünü gerçekleştiren Ata’mız bakın dönüşüm ve değişim için ne söylemiş : “Türk, yeninin, iyinin, güzelin ve doğrunun arayıcısıdır.”
Değerli Konuklar,
Sözlerime son verirken, ülkemizde, kalite hareketini başlatan KalDer’e, değerli başkanı Buket Pilavcı’ya ve değerli yönetim kuruluna, katılımınız için sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kongrenin, Türkiye’nin çağın gerektirdiği dönüşüm hedeflerine ulaşmasına katkı sağlaması temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.