Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


13. Teknoloji Ödülleri Töreni, 20.11.2018





Sayın Bakanım, Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün bu değerli etkinlikte sizinle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Dijital dönüşüm, hem ülkemizde hem de tüm dünyada son zamanların en çok konuşulan konusu. “Bir yerde en çok ne konuşuluyorsa, orada o yoktur” derler. Bunu doğrularcasına, Türkiye’de dijital dönüşüm çok konuşulmasına rağmen, henüz yolun çok başında olduğumuzu söyleyebiliriz. Görünen o ki Türkiye’de dijital dönüşüm gerekli seviyede gerçekleşene kadar, konu gündemde bu sıklıkta yer almaya devam edecek.

Değerli Konuklar,

‘İş hayatında kimse vazgeçilmez değildir’ denir. Bugün, iş hayatında vazgeçilmez olan ‘dijitalleşme’dir. TÜSİAD olarak; dijital dönüşüme ayak uydurmanın küresel rekabet ortamında ne kadar kritik olduğunu her fırsatta vurguluyoruz.

Geçtiğimiz on yıl boyunca dünyada sensörlerin maliyeti yarı yarıya azaldı, bant genişliği maliyetleri 40 kat ve işlem maliyetleri 60 kat ucuzladı. Artık büyük verinin operasyonel süreçlere entegre edilerek ürün geliştirme ve üretim maliyetlerinin yarı yarıya azaltılması imkanı var. Ayrıca 3 boyutlu baskı gibi teknolojilerle de üretim süreçleri yeniden şekilleniyor.

Rekabetin kozlarının bu kadar hızlı değiştiği bir çağda, bizi bugüne taşıyan şeyler, geleceğe taşımaya yetmeyebilir. Bundan sadece 5 yıl sonra bile tam olarak nasıl bir hayat süreceğimizi kestirebilmek güç. Sadece şunu söyleyebiliriz ki, teknoloji ve dijitalleşme, iş dünyasında devrim niteliğinde değişiklikler meydana getirecek. Bizim bugüne oynayıp, yarına hazır olmamız gerekiyor. Shakespeare’nin dediği gibi, “Bütün mesele hazır olmakta”. Ayrıca şunu da çok iyi öğrendik: “Değişime direnirseniz, hayata direnirsiniz.”

Değerli Konuklar,

Ne kadar başarılı olduğunuz, rakibinize göre belirlenir. Dünyadaki tabloya baktığımızda gerçekten ülkemiz için hızlı adımlar atmak durumunda olduğumuzu görüyoruz. OECD verileri, dünyada önde gelen 2,000 Ar-Ge firmasının merkezinin çoğunlukla ABD, Çin ve Japonya’da bulunduğunu gösteriyor. Üstelik bu 2,000 firmanın toplam Ar-Ge harcamasının % 70’i sadece 200 firmaya ait.

Dijital teknolojilerde, Çin’in tüm ürünlerde baskın üretici olmasına karşın, ABD, Almanya, Hollanda, İrlanda, Tayvan ve Kore gibi ülkeler ihracat paylarını ve rekabet güçlerini bir ölçüde koruyabildiler. Dünyanın bugüne kadar alıştığı bir anlayış vardı. “Gelişmiş ülkeler teknoloji geliştirir, gelişmekte olan ülkeler ise ürünleri üretir”. Kore ve Çin, son yıllarda geliştirdikleri dijital teknolojilerle bu ezberi bozdu. Bu gelişme devam ederse, uluslararası iş bölümünde köklü dönüşümler yaşanacak. Bugüne kadar ‘böyle gelmiş’ olanlar, artık ‘böyle gitmeyecek. Geleceğe hazır olmak için zaman artık eski köye yeni adet getirme zamanıdır.

Evet, rakiplerimiz güçlü. Rakiplerimiz güçlüyse, biz daha güçlü olmak zorundayız. Şunu da unutmayalım ki “Rakibiniz kim olursa olsun maç 0-0 başlar.”  Bütün ülkeler geleceğe doğru hızla koşarken, biz yerimizde sayamayız. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi “Yerinde saymak, geride kalmaktır.” Eğer iyi değerlendirebilirsek, dijital dönüşüm Türkiye için müthiş bir fırsat.

Son dönemde yaptığımız araştırmalar da bunu söylüyor:

  • Birincisi: Üretim süreçleriyle ilgili dijital teknoloji kullanımı, üretkenliğe güçlü, pozitif bir katkı sağlıyor. Dijital teknoloji sektörlerimizin, özellikle yazılımın, ekonomi içindeki payı artıyor. Bu sektörler, diğer sektörlerden ortalama 2 kat daha üretken.
  • İkincisi: Ülkemizde ciro büyüklüğü açısından sıçrama yapma ile yüksek teknolojili sektörler arasında da doğrudan bir ilişki var. Tüm sıçrama yapan şirketlerde, bilgi temelli yatırımların oranı, diğer şirketlere kıyasla daha yüksek. Bilgi temelli yatırımlar, inovasyon ve dijitalleşme, büyümeye olumlu etki ediyor.

TÜSİAD olarak Türkiye’nin yeni kalkınma hikâyesinin 4. Sanayi Devrimi üzerinden yazılacağını her fırsatta dile getiriyoruz. Rakamlar asla yanılmaz. Bu analiz, bu görüşümüzün adeta bir kanıtıdır.

Değerli Konuklar,

İş hayatında her şeyin dönüp dolaşıp geldiği yer, son nokta ekonomidir. Bugüne baktığımızda, evet, ekonomimiz ciddi zorluklar içerisinde. Ekonomimiz artık dış kaynağa eskisi kadar rahat ve ucuz erişemiyor. Artık krediler hem çok maliyetli, hem de kredilere ulaşmak çok zor. Tahsilatlar zorlaştı, vadeler giderek uzuyor. Art arda gelen konkordatolar, alacaklı şirketleri zor durumda bırakıyor. Gerek küresel gelişmeler, gerekse içeride ülkemize özgü koşullar nedeniyle finansman maliyetlerinin bir süre daha yüksek seyretmeye devam etmesi muhtemel. Genel olarak dünyada artık ucuz ve bol parayla büyüme dönemi sona erdi.

Peki, bu ortamda teknoloji, inovasyon, dijitalleşme bizim için bir lüks mü? Tam tersi. “Taç kimdeyse güç ondadır” derler. Bugünün tacı, teknolojidir. Bu nedenle, geleceğin güçlü ekonomileri arasında yer almak için, dijitalleşme bizim en büyük kozumuz olacaktır. Bu zorlu dönemin üstesinden gelmek için yapısal sorunlara odaklanmamız ve hiç vakit kaybetmeden bir reform takvimi oluşturmamız gerekiyor.

  • Türkiye ekonomisinin dijital çağın şartlarına uygun teknolojiye, rekabet gücü yüksek sanayi ve hizmetler sektörüne ve modern bir tarım sektörüne ihtiyacı var.
  • Verimlilik artışlarıyla büyümenin desteklenmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi için işgücü, vergi, eğitim, inovasyon ve dijitalleşme alanlarında kendimizi geliştirmemiz gerekiyor.

Sanayinin dijital dönüşüm sürecinde kendi üretmediğimiz teknolojileri ‘kopyala-yapıştır’ yaklaşımı, sürdürülebilir değildir. Değişimi yakalamak için hem dijital teknolojiyi üretim ekosistemine entegre etmeyi, hem de bu teknolojiyi ülkemizde geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Çünkü “Suyu kendinden olmayan her değirmen, bir gün durur.”

Sayın Bakanım,

Bu noktada özel sektör-kamu-akademi işbirliğince desteklenecek, sürdürülebilir bir inovasyon ekosistemi yaratılması çok önemli.

  • Şirketlerin dijital dönüşümü ile yaratılan ek kar, yeni yatırımların finansmanına yönlendirilerek şirket içinde bir “inovasyon döngüsü” oluşturulmalı ve yatırımların sürekliliği sağlanmalı.
  • Öte yandan, bilimsel araştırmaların yenilikçi ürünlere dönüştürülmesi ve ekonomik değerin yaratılması için üniversite - sanayi arasında bir köprü görevi görebilecek yüksek teknoloji enstitüleri kurulmalıdır.
  • Şirketler tarafından akademi ile işbirliği içerisinde kurulacak Ar-Ge ve inovasyon merkezlerinin kamu tarafından teşvik edilmesi de yararlı olacaktır.
  • Mevcut koşullarda büyümenin motoru görevini üstlenen otomobil ve makine gibi “orta-yüksek teknoloji” ve tekstil ve hazır giyim gibi “emek yoğun” sektörlerde dijital teknolojilerin hızla yaygınlaştırılması dönüşümü güçlendirecektir.

Değerli Konuklar,

Bugün aramızda yenilikçi ürün üreten ve süreç geliştiren çok kıymetli firmalar ve temsilcileri var. Eminim her biriniz, verimlilik ve rekabet baskısının ne kadar yüksek olduğunu her gün hissediyorsunuzdur. Burada en kritik faktör, nitelikli insan kaynağı.

 

Eğitimin önemi, burada ortaya çıkıyor. Teknolojinin gücüne inanıyorum ama eğitimin gücüne daha çok inanıyorum. Eğitimi çekip aldığınızda, teknoloji-inovasyon-dijitalleşmeyi adeta aç-susuz bırakırsınız. Bu çağda bilimsel eğitimle analitik, yaratıcı, yenilikçi, disiplinler arası düşünebilen bireylere her şeyden daha çok ihtiyacımız var.

 

Okul öncesinden yükseköğrenime STEM+A eğitiminin, yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik, sanat disiplinlerinin birbiriyle bağlantılı şekilde ele alındığı eğitim yaklaşımının yaygınlaşmasını önemsiyoruz. İyi bir eğitimle, insan değişir. İnsan değişirse, dünya değişir.

Bildiğiniz üzere, bu yılki Teknoloji Ödülleri’ne “Üniversite-Sanayi İşbirliği” kategorisini ekledik. Ülkemizde çok değerli üniversitelerimiz var. Üniversitelerimizin dünyada hak ettikleri daha da iyi yerleri almalarının, ülkemizde özgür düşünce ortamının daha fazla sağlanmasıyla mümkün olacağına inanıyorum. Bu işin temeli ise sağlam bir demokrasi kültürü ve özgürlük alanlarının genişletilmesidir.

“Değişim hiç bu kadar hızlı olmamıştı, ama bundan sonra da artık bir daha hiç bu kadar yavaş olmayacak”. Her yeniliğin çok çabuk eskidiği ve değişimin neredeyse tek değişmeyen şey olduğu günümüz dünyasında, ekonomik kalkınmanın lokomotifi yenilikçiliktir. Küresel düzende ‘bilgiye sahip olmak’ en değerli güçtür. Dün sahip olduğumuz avantajların yerini, yarının trendleri alacak. Bir kurum ya da bir ülke bir şeyleri eksik ya da yanlış yapmış olmasa da, sırf rakiplerin trendleri yakalaması ve avantaja dönüştürmesi nedeniyle rekabet avantajını kaybedip başarısızlığa sürüklenebilir.

Cesaret ve esaret arasında sadece bir harf fark vardır. Günümüzün dünyasında bilim ve teknolojide cesur adımlar atmazsak küresel rekabet çağında bunun sonu maalesef ekonomide esarettir. Bu nedenle, bilim ve teknolojide ilerlemek, her şeyden önce bir milli menfaat meselesidir.

Değerli Konuklar,

Sözlerime son vermeden önce, 13. Teknoloji Ödülleri’ne başvuran tüm firmalarımızı gönülden tebrik ediyorum. Finale kalan ve kalamayan, ödül kazanacak olan ve olmayan tüm firmalarımız, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecinde eşit derecede önemli role sahiptir. Sizlerin teknoloji atılımı için yaptığınız her yatırım, attığınız her adım ve almaya cesaret ettiğiniz her risk, bu güzel ülkenin teknoloji birikimini yukarı taşıyacak. Bu uğurda, kaybetmek de kazanmaktır!

Bize düşen, ortak güçlü geleceğimiz için güçlerimizi birleştirmektir. Unutmayalım ki “Yetenek maçı kazandırır, takım oyunu ise şampiyonlukları”. Ve teknoloji yarışında Türkiye’ye şampiyonluk yarışır!

“İstediğiniz geleceği yaratmaya çalışmazsanız, elde ettiğiniz geleceğe katlanmak durumunda kalırsınız” derler. Emin olun, hep birlikte taşın altına elimizi koyarsak, hayal ettiğimiz yarınlar, yarınlara kalmaz.

Bu değerli etkinliğin Türkiye’nin dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle hepinizi tekrar TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Sevgiyle kalın






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri