Erol Bilecik: İnsanlığın ve demokrasinin küreselleşmesiyle, küreselleşmenin insanileştirilmesinin ve demokratikleştirilmesinin bir arada yürümesi gerekir.
TÜSİAD, 2007 yılından bu yana Brookings Enstitüsü ile ortaklaşa yürüttüğü Türkiye programı çerçevesinde ABD ve Türkiye’deki siyasal ve ekonomik gelişmelerin ikili ve küresel ilişkiler üzerine etkilerini ele alan çalışmalar yapmaktadır.
Bu program çerçevesinde 16 Ekim 2018 Salı günü TÜSİAD Genel Merkezi’nde “Kayıp Ütopyalar ve Korkulan Distopyalar: Liberal Dünya Düzeninin Geleceği” konulu bir konferans düzenlendi. Konferansta küresel liberal demokratik düzenin karşılaştığı sorunlar farklı yönleriyle ele alındı.
Konferansın açılış konuşması TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik tarafından yapıldı.
Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü ve TÜSİAD Kıdemli Araştırmacısı Prof. Dr. Kemal Kirişci’nin yönetimindeki konferansta aşağıdaki isimler konuk konuşmacı oldu:
• Doç. Dr. Evren Balta, Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi
• Prof. Dr. Ziya Öniş, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi
• Amanda Sloat, Brookings Enstitüsü ABD ve Avrupa Merkezi Kıdemli Araştırmacısı
• Constanze Stelzenmüller, Brookings Enstitüsü ABD ve Avrupa Merkezi Kıdemli Araştırmacısı
• Osman Ulagay, Dünya Gazetesi yazarı
Erol Bilecik ekonomide güncel gelişmeleri ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Küreselleşmenin kurallı ve denetimli şekilde, insanlığın önündeki imkân ve özgürlükleri genişletecek yönde yönetimi bir zorunluluk. İnsanlığın ve demokrasinin küreselleşmesiyle, küreselleşmenin insanileştirilmesinin ve demokratikleştirilmesinin bir arada yürümesi gerekir. Bunu yapamazsak hem liberalizmi, hem de demokrasiyi kaybederek otoriterliğin küreselleşmesine maruz kalacağız. Türkiye açısından da kurallara dayalı liberal demokratik bir dünya düzeninin ve değerlerinin parçası olmak, hayati önemde. Hem dış ilişkilerimizin belli ilkeler ve değerler çerçevesinde sürmesi, hem de ekonomik ve demokratik gelişmemiz açısından, bu çok önemli.
Batı ve AB ile olan ilişkilerimizin gündelik gelişmelere göre iniş çıkışlı seyri, endişe vericidir. Bu ilişkilerin uzun vadeli ortak çıkar ve değerler anlayışıyla yürütülmesi, ülkemizin geleceği açısından önemlidir. Demokrasi, hukuk devleti, kurallara dayalı piyasa ekonomisi ve sosyal kalkınma hedeflerinin başarılabilmesi ve ekonomimizde son dönemde yaşanan sorunların aşılabilmesi için Batı ve AB ile ilişkilerimize daha fazla özen göstermemiz gerekiyor. İlişkilerde kısa vadeli kayıtsızlık sürerse, yerini uzun vadeli, daha güç sorunlara bırakır.”
Erol Bilecik ekonomide güncel gelişmeleri ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Ekonomimizde karşılaştığımız sorunlar, küresel sorunlardan bağımsız düşünülemez. Ama bizim de kendimize “Yanlışı nerede yapıyoruz?” sorusunu sormamız gerekir. Ancak bunu sorarsak, bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Geçmiş yıllarda finansal istikrardan ziyade büyümeye öncelik veren politikalar neticesinde ekonomimizde önemli kırılganlıklar birikmişti. Küresel gelişmelerin de etkisiyle, bugün bu kırılganlıkların taşıdığı risklerin gerçekleştiğini görüyoruz.
Ekonomide yaşadığımız bu zorlu dönemin en başından bu yana, kamuoyu ile paylaştığımız açıklamalarımızda, “Enflasyon ile mücadele ve kurda istikrarın sağlanması için sıkı para politikası uygulanması, gerekli mali tasarruf tedbirlerinin alınması, bankacılık sektörünün aktif kalitesinin bozulmaması için gerekli tedbirlerin alınması ve başta ABD ve AB ile olmak üzere, uluslararası ilişkilerimizin olumlu bir çerçeveye kavuşturulması” şeklinde açıklamalarımızı vurgulamıştık.
Şu ana kadar gerçekçi hedefler ve tasarruf tedbirleri içeren Yeni Ekonomi Programı’nı ve Merkez Bankamızın sıkılaşma yönünde attığı adımları memnuniyetle karşıladık. Bankacılık sistemimizin sağlıklı işlemesi ve karşı karşıya kaldığımız kredi daralmasının reel sektör üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin en kısa zamanda aşılması için Yeni Ekonomi Programı’nda da bahsi geçen durum analizlerinin bir an önce tamamlanması ve gerekli tedbirlerin hızla alınmasını bekliyoruz.
Bu zorlu dönemde zaman zaman, maalesef iş dünyası ile yeterince istişare edilmemiş, piyasa ekonomisi anlayışıyla çelişkiler yaratabilecek bazı uygulamalarla da karşılaştık. Ekonomide sorunlarla mücadele etmek her zaman zordur. Ancak özellikle böyle dönemlerde, kısa vadede çözüm olabilirmiş gibi görünen, oysa uzun vadede daha büyük sorunlara neden olabilecek uygulamalardan mutlak suretle kaçınmalıyız.”