Sabancı Ailesi’nin Değerli Yöneticileri, Sevgili Dostlar,
Sizleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu güzel etkinlikte sizlerle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum.
Sevgili Dostlar,
Bizde adettendir; uzun süredir görüşemediğimiz dostlarımızla birbirimizi görünce önce şöyle deriz: “Hiç değişmemişsin.” Doğru olmadığını bilseniz bile bu hoşunuza gider. Bakın bu, eskiden iyi bir şey olabilirdi, ama dijital çağda emin olun hiç iyi bir şey değil.
Ben bugün sizlere “Çok değişmişsiniz” diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sabancı Holding olarak son dönemdeki değişim sürecinizi gerçekten büyük bir takdirle takip ediyorum. Bu değişimin en son örneklerinden biri olan Sabancı DX’in kuruluşunun holdinge ve sektöre hayırlı olmasını diliyorum.
Dijitalleşmenin rekabetin yeni kozu olduğunun bilinciyle, “Yeni Neslin Sabancısı” olarak çıktığınız bu değişim maratonunda, dünyada bayrağı en önde taşıyan kurumlar arasında yer alacağınıza yürekten inanıyorum.
Sevgili Dostlar,
Son yıllarda nereye gitsek, nereye baksak, dijitalleşme kavramı sürekli karşımıza çıkıyor. “Değişim”, neredeyse herkesin konuştuğu “fenomen” sözcükler listesinde üst sıralarda yerini koruyor. İyi haber, değişimin önemi değişmiyor.
“Değişimi anlamak için, değişmeyeni kavramak gerekir.”
Hayatta bazı şeyler var, onlar hiç değişmez. Bir üçgenin iç açılarının toplamı hep 180 derecedir, ışığın hızı sabittir ve en zorlu sezonda bile efsane takımın kim olduğu bellidir gibi…
Latife bir yana; dijital dönüşümün gündemde böyle sık yer aldığını görmek, gerçekten çok etkileyici ve ümit verici. Özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için bırakın bir üst lige atlamayı, mevcut liglerinde kalmak bile dijital dönüşümü doğru bir şekilde yönetebilmeye bağlı.
Şurası kesin, gerek şirketlerimiz gerek Türkiye için konuşma zamanı çoktan bitti. Artık iş zamanı. Tren kaçtı kaçıyor. Bu, Türkiye için son çağrıdır.
Bu nedenle mesele sadece “değişim” değil; “iş işten geçmeden değişim”dir.
Sevgili Dostlar,
Her şeyin değişince daha iyi olacağını söylemek doğru olmaz.
Ama şurası kesin: “Daha iyi olmaya çalışmayan, iyi olarak da kalamaz.”
Ve daha iyi olması istenen bir şeyin değişmesi şarttır. Çünkü değişim, ilerlemedir.
Şunu kabul etmemiz gerekir ki toplum olarak yeniliklere açık değiliz! Şirketlerimizde alışılagelmiş, geleneksel yöntemlerin sonsuza kadar başarı getirebileceğine inanıyoruz. Ülkemizde köklü bir geçmişe sahip olmak, işletmeler için eski olan her şeyi sürdürmek gibi algılanıyor. Oysa yeniliklere direnmemek, gelişen teknolojileri benimsemeye çalışmak, firmanın geçmişine yapılan bir saygısızlık değil, tam aksine firma kültürüne sahip çıkıp onu ileriye taşımak anlamına gelir.
Emin olun “yedisinde neyse yetmişinde de o olmak”, aradaki 63 seneyi hiç yaşamamış olmaktır. Dijital çağda bu vizyonla hareket edenler, 70’i pek göremeyecekler.
Bu çağın mottosu olsa olsa şöyle olur: “Dijitalleşiyorum, öyleyse varım”.
Sevgili Dostlar,
Ortalama şirket ömrü 1960’larda 60 yıl iken; şimdilerde 16 yıla düştü. 2020’de 12 yıla düşmesi bekleniyor. Önümüzdeki 3 yılda her 10 pazar liderinden 4’ünün değişeceği öngörülüyor. 25 yıl sonra mevcut şirketlerin sadece üçte birinin ayakta kalması bekleniyor. 10 yıl önce dünyanın en başarılı 500 firmasının listelendiği Fortune 500’ün ilk sıralarında yer alan firmaların yüzde 40’ından fazlası bugün o listede yoklar. Ya iflas etmiş ya yok olmuşlar. Diyebiliriz ki “o eski hallerinden eser yok şimdi”. Yerlerini tabiri caizse “yeni yetme” firmalara bıraktılar ve gittiler.
Televizyon yayıncılığını tümden değiştiren Netflix ya da taksiciliği dünya genelinde kökten sarsan Uber gibi hızlı büyüyen şirketler, dünyanın yeni büyükleri arasında yerlerini aldılar. Bu yıkıcı startup’lar, dijitalleşmeye sırt çeviren geleneksel şirketleri bir çırpıda ortadan kaldırabilecek güçteler. Nesillerdir yürütülen bir aile işini, Silikon Vadisi’nden çıkagelen bir startup, artık bir anda zor duruma sokabiliyor. Tehdit, bu kadar yakınımızda.
Bunu “iş işten geçmeden” gören büyük şirketler, kendi alanlarında dijital dönüşümü gerçekleştirmek adına Sanayi 4.0, Nesnelerin İnterneti, Siber Fiziksel Sistemler, Akıllı Teknolojiler, Sanal Gerçeklik gibi dijital dünyanın ilk 11 kadrosundaki başlıklara devasa yatırımlar yapıyorlar.
KPMG’nin 11 kilit sektörde çalışan, dünyada 1261, Türkiye’de ise 25 CEO ile yaptığı bir araştırmanın sonuçları çarpıcı. Sizlerden de araştırmaya katılanlar olduğunu tahmin ediyorum. Buna göre, dev şirketlerin yöneticilerinin %74’ü, yıkıcı inovasyonu bir tehdit değil, fırsat olarak görüyor. Üstelik aynı soru Türkiye’deki CEO’lara yöneltildiğinde, daha cesur ve iddialı bir oran dile getiriliyor: %84.
Türkiye’deki CEO’lar, önümüzdeki üç yıllık dönemde kendi sektörlerinde bir yıkım gerçekleşmesini bekliyorlar. Fakat CEO’lar için bu, karamsar bir tablo değil. Tam tersi, fırsatlar yaratan bir durum ve bu yıkım karşısında elleri kolları bağlı durmaktansa, yıkımı gerçekleştiren taraf olma niyetindeler.
Türkiye’de CEO’ların gelecek üç yılda yapacakları ilk beş yatırım önceliğinde, %96’lık oranla inovasyon, başı çekiyor:
- Siber güvenlik %92’lik bir oranla ikinci sırayı alırken,
- İstihdam %75,
- Fiziksel altyapı %80,
- Ve yeni gelişen teknolojiler %76’lık oranla ilk beşi oluşturuyor.
Bir diğer ifadeyle, CEO’ların ilk beş yatırım tercihinden üçünde, dijitalleşmenin doğrudan ya da dolaylı etkisini görmek mümkün.
Buradan çıkan mesaj şu: Dijitalleşmenin getirdiği trendler karşısında hem küresel hem de Türkiye’deki CEO’lar ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyor. Araştırmaya verilen cevaplar, tepedeki yöneticilerin değişim ve dönüşüme eskiye kıyasla daha fazla istekli ve cesaretli olduğunu da gösteriyor.
CEO’lar, şirketlerinin mevcut konumunu korumanın ve hatta bir adım daha ileri götürmenin yolunun dijitalleşmeden geçtiğinin farkında. Çünkü “Değişim dışında hiçbir şey ayakta duramaz.” Ve “Gelecek istediğimiz gibi değil, uğraştığımız gibi olur.”
Sevgili Dostlar,
Özellikle, ekonomik kriz sonrasında ülkemizin tekrar rekabetçi yapıya ulaşması yolunda dijital dönüşümün artık ihtiyaçtan öte bir zorunluluk halini aldığını söyleyebiliriz. Buna rağmen, birçok mecrada Sanayi 4.0’a hazır olup olmadığımız konuşuluyor. Ben buna çok anlam veremiyorum.
Çünkü bir konuda seçme şansınız varsa ona hazırlanırsınız ya da hazırlanmazsınız. Türkiye’nin bu konuda seçme şansı yok.
Türkiye genelinde dijitalleşme konusunda durum nasıl? Birlikte rakamlara göz atalım:
- Türkiye’de 16-74 yaş aralığındaki bireylerin yalnızca yüzde 34’ünün temel düzeyde dijital becerileri varken, AB ortalaması yüzde 57.
- Temel düzeyde dijital becerilere sahip işgücü oranı ise Türkiye’de yüzde 46; AB ortalaması yüzde 65.
- Türkiye’de 2020’lerde işlerin yüzde 14’ünün, 2030’larda ise yüzde 33’ünün otomasyon riski altında olduğu öngörülüyor.
- Türkiye’de çalışmayan, eğitim ve öğrenim görmeyen 20-24 yaş aralığındaki genç nüfusun oranı yüzde 33. Bu oranın Almanya seviyesi olan yüzde 9’a indirilebilmesi durumunda Türkiye ekonomisine 64,7 milyar dolar ilave ekonomik katkı sağlanabileceği hesaplanmış.
Görünen o ki Türkiye dijital dönüşümde acılı bir geçiş dönemi yaşıyor. Gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomilerin dijitalleşme yönünde attığı ilerici adımlar karşısında Türkiye’nin geride kaldığı görülüyor.
Çünkü teknoloji ve dijital alanda büyük oranda ithalatçı konumdayız. Bu durum devam ettikçe, birçok sektörle birlikte ülke ekonomimizin dünya ekonomileri karşısında yıkım riski yaşaması ve beraberinde işsizlik fırtınasının tetiklenmesi kaçınılmaz.
Bu gidişatı durduracak, tersine çevirecek tek unsur, “bilgiye” ve “insana” yatırım yapmaktır. Dijital dönüşümü, sadece makine parkından ibaret teknoloji yatırımıyla, üstelik bunu ithal ederek, gerçekleştiremeyiz. “İnsan”ımıza yatırım yapmalı, gerçek dönüşümü burada aramalıyız. Çünkü değişim önce zihinde başlar. Başarılı dijital dönüşümün sırrı teknoloji değil, insan kaynaklarıdır.
Dijital dönüşüm liderlikle başlar ancak kurum kültürü ile yaşar. Bunun için şirketin eski usul alışkanlıklarından ve hantal yapısından kurtulması gerekir. Liderlik ve kültür birbiriyle bağlantılıdır ve ortak bir çalışma gerçekleşemez ise dijital dönüşüm başlamadan sonlanır. Bu nedenle, gelecekte en yüksek teknolojiye sahip firmalardan ziyade, çevik ve yenilikçi bir insan kaynakları stratejisi izleyebilen ve inovatif çalışma modelleri uygulayabilen şirketler ipi göğüsleyecekler.
Hep söylerim, “Değişim, tende değil gende olmalıdır.” Hep birlikte, sadece bugünün kar rakamlarını maksimize etmek yerine, aynı zamanda yarını inşa edecek insan kaynaklarına yatırım yapmalıyız.
Sevgili Dostlar,
“Taş devri; taşlar tükendiği için değil, kafalar değiştiği için sona ermiştir.” Bu cümleyi daha önce duymuş olabilirsiniz. Dijital dönüşümü anlama sürecinde daha çok defa duyacağımıza inandığım bir cümle. Teknoloji öyle büyük bir hızla her gün kendisini dönüştürüyor ki firmaların gerçek anlamda bir "değişim yönetimi kası" geliştirmesi gerekiyor.
Çünkü artık oyunun kuralları değil, oyun değişiyor.
Bu konu ile ilgili Einstein'ın çok sevdiğim bir anektodu var: Einstein, üniversitede eğitim verirken dönem sonunda asistanı ile birlikte final sınavı yapıyormuş. Soruları tüm sınıfa dağıtmış. Sınıfta bir uğultu olmuş.
Merak eden asistan, soru kağıtlarından birisini aldığında soruların bir önceki senenin soruları olduğunu görmüş. Panikle Einstein'ın yanına gitmiş ve "Sanırım yanlış kağıtları dağıttınız. Bu sorular, geçen senenin soruları." demiş. Einstein ise gülümseyerek asistanına dönmüş ve “Evet, sorular aynı ama cevaplar değişti." demiş.
Bugün yaşadığımız durum budur. En büyük yanılgımız, aynı cevaplar ile sınavı geçeceğimizi düşünmek olur. Eski cevaplar artık bizi sınıfta bırakabilir. Aman dikkat J Her şeyden önce değişime zihnimizi açmamız gerekiyor. Çünkü “Zihin paraşüt gibidir. Açık değilse işe yaramaz.”
Sevgili Dostlar,
Dijital dönüşümün şakası yok. Bu çetin rekabette; değişime uyum sağlayanlar ayakta kalacak ve dönüşüme liderlik edenler kazanacak. Ve bana sorarsanız Türkiye için zamanı çoktan geldi de geçiyor.
Sizler, Sabancı Holding’de öncülük ettiğiniz dijital dönüşüm süreciyle sadece kurumunuza değil; Türkiye’ye katma değer yaratıyorsunuz. Sizleri bu süreçteki idealleriniz ve emekleriniz için yürekten tebrik ediyorum.
Güçlü insan kaynağınız, marka değeriniz ve temeli Cumhuriyet’e dayanan köklü kültürünüzle, hem bu güzel kurumu, hem de Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşıyacağınıza inancım sonsuzdur. Bu tarihi sorumluluğunuzla çıktığınız yolda, sizlere keyifli bir dijital dönüşüm süreci diliyor ve sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sevgiyle kalın!