Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


Uluslararası Bilgisayar Bilimleri ve Mühendisliği Konferansı Açılış Konuşması, 05.10.2017





Değerli Konuklar, Değerli Dostlar,

Sizleri, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye’nin ilk bilgisayar mühendisleri kervanına keyifle katılmış bir kişi olarak bugün, siz değerli meslektaşlarımla bir arada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Sevgili Meslektaşlarım,

Türkiye’de Bilgisayar Mühendisi olmak, her dönem biraz eleştiri de içeren esprilere konu olmuştur. “Ah şu bilgisayar mühendisleri yok mu?” diyenler çoktur halk arasında. Bizim bölümümüz, hele de 80’lerde, kazananların yere göğe koyamadığı, diğer tarafın (!!!!) ise yere yere bitiremediği bir bölümdü.

Benim de sevdiğim ve muhtemelen bölümü kazanamayanlardan birinin yazdığını tahmin ettiğim:), bir fıkrayı paylaşmak isterim: Bir elektronik mühendisi, bir makine mühendisi ve bir bilgisayar mühendisi arabayla pikniğe gitmişler. Araba yolun ortasında bozulmuş. Elektrik mühendisi: “Hah, problem kesin ya bujilerden, ya da aküdendir” demiş. Makine mühendisi “Yok yok, kesin vites kutusundaki dişlilerde sorun vardır veya krank milinde” diye cevap vermiş. Bilgisayar mühendisi ne demiş dersiniz? : “Çıkalım, bir daha girelim, belki de düzelir.” :)))

Sevgili Dostlar,

Diploma, her disiplin için mesleki yeterliliğe dair bir kanıttır, bizim mesleğimiz hariç. Çünkü bilgisayar mühendisliğinde öğrenilen bilgiler çok çabuk eskiyor. Ve sürekli yenilenme ihtiyacı olacak değişimler geliyor. Bir Bilgisayar Mühendisi için diploma, onun mühendis olduğunu değil, mühendisliğin temelinde yatan bilgilere, analitik düşünceye, farklı bakış açılarına, en çok da yenilik ve değişim isteğine sahip olduğunu gösterir. Ve bu yüzden bir Bilgisayar Mühendisi olmaktan hayatım boyunca, her gün gurur duydum.

Değerli Dostlar, İnsanlığın rönesansa benzer köklü dönüşümü, dijital teknolojinin hayatımıza girişiyle tarihlenir dediğimizde hata yapmamış olacağımıza inanıyorum. Dijitalleşme, bilimi, siyaseti, ekonomiyi, sanatı aynı anda kökten etkileyip değiştiren bir dönüşümün adıdır. Öyle ki, dijitalleşmenin etkileri artık hayatın her alanına nüfuz etmiş durumda. Üstelik hem bireysel, hem kurumsal hayatın.

Dijitalleşme, iş hayatında bize rekabet avantajı, müşteri bağlılığı ve yeni müşteri kazanımı sağlayarak kârlılık, farklılaşma ve hız vaat ediyor. Dijital dönüşüm, yepyeni kuralları olan farklı bir iş ekosistemi çıkarıyor ortaya. Şirketler, dijital teknolojilerin getirdiği fırsatları kullanarak kaynaklarını yeni gelir, büyüme ve şirkete değer katacak operasyonel sonuçlara dönüştürüyor. Bu değişimi zamanında yakalayan şirketler, gelecekte de varlıklarını başarıyla sürdürecekler.

Sevgili Dostlar,

TÜSİAD olarak da son yıllarda daha sık yapmakta olduğumuz dijitalleşme ısrarımız, elbette ülkemizin kalkınma süreçleriyle doğrudan ilgili. Şu anda, Türkiye için kritik bir eşik var: Orta gelir tuzağı. Bir üst gelire sıçrama yapan ülkelere baktığımızda bu başarıyı yüksek yatırımlı ve yüksek teknolojili sanayi sektörüne borçlu olduklarını görüyoruz. Kısaca, bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründeki gelişme ve yatırımlar, ülkelerin ekonomisi üzerinde doğrudan etkili. Bu kritik eşiği ancak böyle bir yaklaşım ve elbette yapısal reformlarla aşabiliriz.

Değerli Meslektaşlarım, Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkilemediği bir sektör var mı? Kesinlikle yok. Sağlık, bankacılık, eğitim, perakende başta olmak üzere tüm alanları etkileyen bu sektörün büyümesi elbette diğer sektörlerde de katma değerin yükselmesine, büyümeye ve istihdama katkı sağlayacaktır. Rakamlarla örneklemek gerekirse, sanayi süreçlerinde dijitalleşmenin 2030 yılı itibariyle Avrupa’nın GDP’sine 2000 milyar avroyu aşan katkı yapması bekleniyor. Bu, hiçbirimizin göz ardı edemeyeceği bir fırsat!

Dünya Ekonomik Forumu’nun bu seneki Küresel Rekabetçilik Endeksi’ne baktığımızda, ülkemizin 137 ülke içinde 53’üncü sırada olduğunu görüyoruz.  Geçen yıla göre 2 sıra yükselmişiz. Önümüzdeki senelerde daha güçlü bir sıçrama yapmak için bilime, inovasyona ve dijitalleşmeye daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor.

Değerli Dostlar, TÜSİAD olarak teknoloji ve inovasyonun önemine hep inandık. Bugün dünyanın konuştuğu Dijital Dönüşüm ve Sanayi 4.0 konularını, ülke gündeminde üst sıralara taşımakta ısrarlıyız. “Sanayi 4.0”, Sanayinin Dijital Dönüşümü demektir. Dijitalleşmek ile ulaşacağımız bir hedefimiz olmalı. Esnek, hızlı ve verimli yapımızla dijitalleşmeyi bu hedefe ulaşmak için bir araç olarak kullanmalıyız. Dijital çağın yeni kavramlarının bazılarının adı bile iş dünyasına o kadar yabancı ki, duyunca insanımız korkuyor.

Büyük Veri, Artırılmış Gerçeklik, Eklemeli Üretim (Additive Manufacturing), Bulut Teknolojileri, Siber Güvenlik, Nesnelerin Interneti, Akıllı Robotlar gibi kavramlar asla bir hedef değildir. Hedefimiz; bunlardan faydalanarak, teknolojik dönüşüm ile Türkiye’nin dijitalleşmesine ve ülke ekonomisine daha da fazla katkı sağlamaktır.

Değerli Konuklar, İçinde bulunduğumuz dönemde sektörel politikaları birbirinden bağımsız değerlendirmemiz mümkün değil. Enerjiden finans sektörüne, iletişimden lojistiğe, fikri haklardan siber güvenliğe birbiri ile son derece doğrudan bağlantılı bir bakış açısını hep korumalıyız. Tabi ki hep dile getirdiğimiz gibi Ar-Ge, eğitim, insan kaynağı, istihdam politikası gibi bileşenleri de bu yeni iş yapış biçimlerine uygun hale getirmeliyiz.

Türkiye’nin coğrafi konumu ve sahip olduğumuz ucuz işgücü gibi avantajlarımız maalesef yakın gelecekte rekabet için yeterli olmayacak! Küresel değer zincirlerine entegrasyon ve Sanayi 4.0 çevresinde oluşacak ekonomi yoluyla kazanılacak rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık %3’e kadar ulaşabilecek bir artışı tetikleyebileceğini öngörüyoruz.

Değerli Dostlar, Türkiye, zor dönemlerde hep akıl, mantık ve sürdürülebilir büyüme odaklı politikaların rehberliğiyle ayakta kaldı. Ekonomimize baktığımızda görüyoruz. Son açıklanan büyüme rakamları hepimizi memnun etti.  Fakat memnun olmanın yetmediği, göz kamaştırmamız gereken bir dönemdeyiz. Bunun sırrı da, büyüme performansını sürdürülebilir, sağlıklı bir kompozisyona kavuşturmaktır.

Kısa vadeli harcamanın ağırlıkta olduğu reçeteler, ekonomiyi bir anda sıçratabilir ama kalıcı olmayabilir ve hatta maliyeti daha yüksek olabilir. Yılın ilk yarısında ekonomiye bir ivme verildi. Şimdi bu kazanılmış zamanı, kalıcı sağlıklı büyümeyi sağlayacak reformları yapmak için kullanmamız gerekiyor. Reformlara, bu süratli değişime uyum sağlamak için de ihtiyacımız var. Her zaman vurgulamakta fayda görüyorum, ekonominin yeni yol haritasında en belirgin pozitif etkiyi demokrasi, hukuk sistemi, temel hak ve özgürlük alanlarında kaydedilecek gelişmeler yaratacaktır.

Ekonomimizde dikkat çekici bir rakam var. Geçen yılın ilk yarısında 4.9 milyar TL fazla veren bütçe dengesi bu yıl 25.2 milyar TL açık verdi. Türkiye ekonomisinin son dönemde en büyük kazanımı mali disiplin oldu. Mali disiplini kaybedeceğimiz bir yola kesinlikle girmemeliyiz.

Şüphesiz, sürdürülebilir yüksek büyüme için verimli alanlarda yatırıma ihtiyaç var. Bugün Türkiye’de yatırımlar ağırlıklı olarak inşaat alanında yapılıyor. Bu yatırımlar çok değerli, ancak son bir yıldır makine-teçhizat yatırımları geriliyor. Son yıllarda ülke olarak pek çok talihsiz olay yaşadık ama artık bunları geride bırakmamız ve bu doğrultuda, yatırımcılara özellikle normalleşme sinyallerinin verilmesinin ne kadar önemli olduğunu ısrarla vurguluyoruz.

OHAL sürecinin sona ermesi ve beraberinde normalleşme ısrarımızın, ekonomiyle ilgili birçok gerekçesi var. En başta,  Türkiye markamızın ve imajımızın yurtdışında negatif algılanmasından, yabancı yatırımcı ve iş ortaklarımızın karar alma mekanizmalarındaki etkilerine kadar, pek çok madde sıralayabiliriz. Güvenlik ile özgürlüklerin aslında birbirini tamamlayan öncelikler olduğunu da bir kez daha ifade etmek isterim. 

Sevgili Dostlar, Büyümenin de ötesinde gerçek anlamda kalkınmak istiyorsak, kurumlarımızı güçlendirmek zorundayız. Sadece ekonomiyle ilgili kurumlarımızdan bahsetmiyorum. Yargı sistemi başta olmak üzere, vergi, eğitim, güvenlik tüm bunlar dahildir. Demokraside çok sesliliğin esas olduğu gibi, güçlü ülkeler güçlü ekonomilerle; güçlü ekonomiler ise güçlü kurumlar ile inşa edilebileceğini paylaşmak isterim.

Değerli Dostlar, Dijital dönüşümden bahsederken, hep bir noktanın atlandığını düşünüyorum: İnsan faktörü. Hayat dijitalleşirken insan kapasitemiz ile nasıl değer yaratabiliriz? İnsanımızın dijital dünyanın en büyük kaynağı ve hatta kıymeti olduğuna inanıyorum.

Öncelikle işgücü yetkinliklerimizi geliştirmek zorundayız.

Üniversitelerin sanayinin ihtiyaçlarına cevap veren Ar-Ge ve inovasyon yetkinliklerinin iyileştirilmesi çok önemli. 

Mesleki eğitim ve yüksek öğretim programlarının, işgücümüzün dijital teknolojilerle bağlantılı yetkinliklerini arttıracak şekilde uyarlanması ve girişimci yaklaşımların güçlendirilmesi yapılacakların başında geliyor.

Bu konunun, akademik yapının dışında özel kurumlar ve karar vericilerin de hızlıca ajandalarına girmesi ve ortak bir stratejinin belirlenmesi gerekiyor.

Eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyleri yetiştirmesi gerektiğini şarttır. 21.yüzyıl becerilerini, STEM yaklaşımını, kodlama ve robotiği erken yaşlarda çocuklarımızla buluşturmamız olmazsa olmazdır.

Tüm Türkiye’de heyecanla geleceği hayal eden yepyeni bir nesil yetişiyor. Onları hayal kırıklığına uğratma lüksümüz yok. Değişimin kaçınılmazlığı var! Ancak, Türkiye’nin de gücünü Atatürk’ün hitabesinden alan “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir gençliği var!

Değerli Konuklar, Çok önemli bir konuda ülkemizde Bilişim Teknolojilerinin stratejisi! Birçok farklı sektörü tetikleyen bilgi teknolojileri ve dijitalleşmenin çeşitli yönlerinin, çeşitli bakanlıkların sorumluluk alanına girdiği hepimizin malumu. Konunun üst düzeyde sahiplenilmesi sektörün gelişimine önemli katkı sağlayacaktır. Bu anlamda, kamuda koordinasyonu en etkili şekilde yapacak ve özel sektör ve STK katılımcılığını sağlayacak bir kurul veya yapının geliştirilmesini önemli görüyorum. Bu yönde TÜSİAD olarak her türlü çalışma ve desteği memnuniyetle sunmaya da hazırız.

Sevgili Meslektaşlarım, Ülkemizin geleceği, gençlerimize emanet. Bizim için rekabetin sınırları ülkelerin sınırlarıyla tanımlıydı. Gençlerimiz ise bizden çok farklı bir rekabet dünyasında. Onlar için rekabetin sahası artık dijital dünya. İnanıyorum ki; geleceği bugünkü bilgisayar mühendisleri belirleyecekler!

Bu değerli konferansın, ülkemizin dijitalleşme süreçlerine katkı sağlaması temennisiyle sizlere bir kez daha teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri